

Geçtiğimiz haftalarda bir haber çıktı: Amerikan Başkanı, basın mensuplarına bir Türk girişimcinin pizza restoranında pizza dağıttı.
Bu elbette önemli bir haber. Girişimcilerin restoranlarını ünlü hale getirmesi, satışlarını en yüksek seviyeye çıkarması değerli. Fakat bir taraftan da “Bir gün Amerikan Başkanı, bir Türk girişimcisinin lahmacun salonunda lahmacun dağıttı” veya “pide dağıttı” diyene kadar, kendi mutfağımızı tanıtmakta ısrar etmemiz gerekecek.
Bu, bir talep ve arz meselesi. İşletmeler, sadece idealist ve yüreklendirici sebeplerle açılmıyor. Her ay sonunda vergisini talep eden bir vergi sistemi, kirasını isteyen mal sahipleri, maaşını bekleyen çalışanları var. Bunları yan yana getirebilmek için satış yapmaları gerekiyor. Satış ise talep ile gelir. Eğer siz talep ederseniz, o ürün satılır. Hangi ürünü talep ederseniz, o ürün piyasada yer bulur. Amerikan Başkanı pizza dağıttıysa bu, herkesin pizza yemesi yüzündendir. Pizza restoranları açılıyorsa, insanlar pizza yemek istediği içindir. O zaman kendimize şu soruyu sormalıyız: Biz yurt dışında yaşarken veya seyahat ederken ısrarla pide ya da lahmacun istiyor muyuz?
Aynı zamanda şeflerimiz ve işletmecilerimiz de bir yandan ünlü İtalyan restoranları açarken, diğer yandan pide veya lahmacunu sahiplenecek adımlar atıyor mu?
Unutmamalıyız ki bu bir ekosistem. Hepsi birbirine bağlı. Olmazsa sonuca ulaşmak zor. Sadece pide ve lahmacun değil; baklavamızı da talep edin, kahvemizi de, muhallebimizi de, dönerimizi de.
Zamanında her yer pideciyle dolmuştu. Sonra bir dönerci başarılı olunca her yer dönerci ve kebapçı oldu. Arkadan baklavacılar geldi. Bugün ise kahveciler... Türkiye’nin her yanı kahveci dolu. Şimdi de yavaş yavaş yurt dışına çıkan kahve markalarımız var. Fakat şunu sorsak: Kaçı ısrarla Türk kahvesi satıyor?İddiaedebilirimki%99’u, espresso bazlı kahveler sunuyor.
Bize düşen görev; sadece kahveci açmak değil, aynı zamanda kendi mutfağımızı da dünyaya tanıtmak. Bu lezzetleri insanlarla buluşturmak, onları bu güzelliklerden mahrum bırakmamak. Kahveyi, tatlıyı, yemeği sadece servis etmek değil; aynı zamanda markalaştırmak. Markalaşma olmazsa, yurt dışındaki insanlar tanımadıkları bir ürünü neden içsin, neden tatsın?
Hepimize düşen görev: bol bol kahveci açmak değil, markalaşma için uğraşmak. Girişimcisiyle, destekçisiyle, hep beraber yola çıkmak.
Yolunuz açık olsun.