Ara
Genel

“Vasat” ile Yola Çıkanın Sonu “Kesat”a Varır

Blog Image
Yazar: Dr. Zeynep LEMBET 10 Mayıs 2022

Katma değer sağlayabilmek için, vasat bağışıklığını kırıp; kutunun dışında düşünmek ve hatta kutu hiç yokmuş gibi düşünmek

“Vasati 40 Çöp” hani şu kibrit kutularının sırtında yazan meşhur yazı… Kutunun içine sığan ortalama kibrit çöpü sayısı... Kutunun içine sığabiliyorsan tabi ki… Peki ya kutunun dışında düşünebilmek, hatta hiç kutu yokmuş gibi düşünmek…

Son zamanlarda hepimizin çokça deneyimlediğinden emin olduğum bir konu hakkında yazmak istedim bu sefer… Toplumsal ve kolektif bilincin rölantide olma hali veya vasata karşı geliştirdiğimiz bağışıklık.

Vasat; sıradan olan ile hemhal olma durumu, ortalama, çoğunluk ile birlikte ikna olma, zamanın, refahın, teknolojinin çok altında olma durumunun toplumsal hafıza içerisinde kabul görme hali… Dertlerinin sadece dolar gibi bir değişken ile besleniyor oluşundan kaynaklı; geleceği hayal edip tasarlayamayan ve sürekli geçmişe öykünen insanın; pek çok kavramı alıp, onun içini boşaltma hali… Yanlış olan şeyin kendini sürekli tekrarlayarak, sıkça dillendirilip bir davranış değişikliğine dönüştürülmesi, meşru kılınması ve bunun da normalleşme hali… Zihni, zekayı ve aklı hadım eden bir sistemin; kendi aklına hükmedemeyen insanın başkasının onun adına, kendi aklına hükmetme müsaadesi vermesi ve gerçeklik algısında kırılma yaşayan bir toplumun; bilim ve akıl ile doğru ve ahlaklı olanı zihninde süzememe hali…

Sosyolojik ve kültürel olarak epey karmaşıklaştığımız bir toplum içerisinde; vasatın ve vasatlığın, gerçekliği bükerek, kavramların içini boşaltması ve o kavramın içini istediği gibi doldurup, tekrar dolaşıma sokması ile birlikte yanlış olan şeyin kendini çoğaltıp; Post- Modern’den, Post- Truth yani “Gerçek Üstü” ne dönüştürmesi; vasat’ın cehalet ile paralel ilerlemesi de denilebilir aslında… Birisi sosyolojisi, diğeri süreci gibi düşünülebilir.  

“Halk bunları anlıyor”, “Halk bunları talep ediyor”, “Ortalama insanın anlayacağı şekilde yapalım” gibi söylemler, nobranlık ve ukalalık yapmadan işine bu şekilde devam etmek, ciddi sayıda insanın dikkatini oraya çekmesi bir yana; şu anda popüler olanı ve herkesçe kavrananı yakalamış olmanın da sağladığı büyük başarı ve kazanç olarak görülüyor. Buna faydacı ve pragmatist zihin yapısının genele tezahür etmiş hali de denilebilir.

Bizim tarafımızdan algılanan gerçeklik ile gerçekliğin kendisinin, üst üste durabilmesi için bir merkezi onay mekanizması gerekli. Onaycı mekanizma ne algılıyor ise gerçeklik o olmaya başlar. Bu merkezi onay mekanizması; akıldan, bilimden ve erdemlerden uzaklaştıkça; gerçeklik ve doğruluk ezilerek un ufak olur ve işte o Post- Turth dediğimiz yani gerçekliğin ezilip un ufak edilmesi ile neyin algılanması isteniyor ise, onun algılanması yönünde çalışan sistemli bir çaba ile masalsı kimlikler, masalsı hayatlar, masalsı bir evren içerisinde “emek ile değerin” arasındaki makası da açarken; tüketim ve üretimin de çoktan yer değiştirdiğini bize gösterir.

İnsanların önüne, seçebilecekleri ve seçerken de anlamlandırabilecekleri şeyleri sunarak; “ben ne kadar zevkliyim” hissini onlara yaşatan algoritmalar; aslında, “İnsanlar istedikleri şeyleri yapabilirler ancak istedikleri şeyleri seçemezler” tezini, “İnsanlar sadece önlerine sunulanları seçebilirler” tezi ile destekleyen Post- Truth evreni içerisinde; demek ki elimizde sadece kendi irademiz çerçevesinde yapabileceklerimiz kalıyor. Bu da işte; aklın, bilimin, zekanın ve erdemlerin tam olarak konuştuğu ve konuşturulduğu yer…

Birisi ile yüz yüze konuştuğunuzu ve karşıdakinin en ufacık bir yüz ifadesi, mimik, jest vs. yapmadığını düşünün. Öylece duruyor karşınızda… Veya birisi ile konuşuyorsunuz, sizi dinliyor, dinliyor, dinliyor ve hiç tepki vermeden yürüyüp gidip uzaklaşıyor… Veya birisine derdinizi anlatıyorsunuz, belki biraz kızgınsınız… Sizi dinliyor ve bu konu hakkında size bir geri bildirimde bile bulunmuyor… Derdiniz havada kalıyor ve sizde sinirlenmeye devam ediyorsunuz… Yüz yüze olduğunuzu düşünün bu insanlar ile, gerçekten gözünüzde canlandırın, size de tuhaf gelmez miydi? Peki Whatsapp’da bunları yaşadığınızda veya herhangi bir müşteri ilişkileri hattında buna benzer bir olay yaşadığınızda tuhaf geliyor mu? Hayır. Neden? Çünkü çoğunluk böyle yaşıyor. Çünkü bu artık bir davranış biçimi. Çünkü bu artık genel geçer iletişim dünyasının gerçekliği. Aslında gerçeklik algısının tamamen kırılıp, iletişim kavramının içinin boşaltıldığı ve hatta içine zıttının yani “İletişimsizliğin” bile değil; direkt “İletişememenin” konduğu yeni bir iletişim modeli ve mesela bunun için Whatsapp şahane bir uygulama. Monolog için harika bir platform. Yazıyorsun ve karşıdaki kendini cevap vermek zorunda bile hissetmiyor. Yüz yüze konuşurken karşınızdakinin yürüyüp gitmesi gibi... Veya müşteri ilişkileri veya müşteri şikayet hatları... Bu ara en sevdiğim monolog platformlar orası. Şikayetinizi söylüyorsunuz ve karşılığında size bir geri bildirimde bile bulunmuyorlar. Erişiyorsun ancak etkileşemiyorsun. Veya mail atmak ve maile cevap alamamak. Satılan kimliklerden en sevdiğim ve bu ara herkes için en popüler olanı kuşkusuz; “çok meşgul insan, cevap veremedi”. Çok iyi ve kaliteli bir mekana gidiyorsunuz ve çok sıradan bir isteğiniz var “içinde dilim limon olan bardak” (su için). Herkesin Türkçe konuştuğu ve anladığını varsaydığın bir coğrafyada, bunun hangi kısmının anlaşılamamış olduğunu; bardağın içinde 4’e bölünmüş ve salataya sıkmak için olan boyutta limon dilimini gördüğün zaman düşünmeye başlıyorsun. Alt statü grubuna mensup genç kızların, göbeği açık bir kıyafet giyinip birkaç fotoğraf paylaşmasının hemen akabinde bir anda influencer olması veya olduğunu zannetmesi ve daha da kötüsü bunu rol model alan pek çok başkalarının da peşinde olması, tüm reklamların birbirine benzemesi, iletişim dilinin zarafet ve nezaketten uzaklaşması, insanların birbirini değil, sadece kendilerini çok önemli bulması, kısa paça giyinen tüm adamların nargile içip birbirine benzemesi ve uzun saçlı olan tüm kadınların dudak ve kaşlarını aynı tornadan kimin çıkarttığını merak etme hislerim beni bugün; marka, pazarlama, iş dünyası, strateji, sürdürülebilirlik, stratejik düşünme, kurumsallaşma, yönetim gibi kavramlardan evvel;  “dünya gaz ve toz bulutu idi” den başlamam gerektiğini gösterdi.

Hanımlar beyler… “İletişime Giriş 101”- Birisi aradığında ona geri dönüş yapmak şimdilerde bir erdem. Ve bu alanda maalesef rekabet çok az. Eskiden beri de hep bir nezaket göstergesi idi zaten. Birisine randevu vermemek çok meşgul olduğunuzdan değil; sadece sizin dünyanızın çok önemli olduğu yanılsamanızdan kaynaklanıyor. Genel geçer olanı sorgulamadan kabul etmek zihninizi rölantiye aldığınızı ve vasata bağışıklık kazandığınızı gösteriyor. Size, LinkedIn veya herhangi başka platformlarda; “ben bu konuda uzmanım”  diye sunulan kimliklerin satın alınıp alınmadığını veya ne kadar gerçek, ne kadar altının dolu veya ne kadar bilimsel veya ne kadar ortalama olduğunu akıl, bilim ve erdemler ile sorgulayıp süzemiyorsanız, yanınızda çalıştırdığınız kişilerin veya yaptığınız işin herhangi bir yerinde ortak iletişim kodumuz olan Türkçe’yi anlayıp anlamadığını ölçemiyorsanız ve “Türkçe konuşsun yeter” vasatlığı ve ortalama genel geçer savlar ile hareket ediyorsanız, size sunulan seçenekler dahilinde düşünme tembelliği ve zihin fakirliği geliştirip, kendi iradeniz ve inisiyatifleriniz dahilindeki farklı seçenekleri görme yeteneğinizi kaybettiyseniz; ne iş yapıyor olursanız olun, bugün genel geçer kabul gören ve uyum içerisinde para kazandığınızı düşündüğünüz ortalama sistem içerisinde, kibrit kutusunun içerisindeki “vasati 40 çöp”den birisi olmak tercihi sizin ve bu elbette çok kolay.

Ancak bu genç cumhuriyetin kurucu değerlerine geri dönecek olursak; ilerleyebilmek için, yol alabilmek için, katma değer sağlayabilmek için, vasat bağışıklığını kırıp; kutunun dışında düşünmek ve hatta kutu hiç yokmuş gibi düşünmek; korkmayın sizi sisteme başkaldıran birisi yapmaz. Sadece merkeze; değerleri, erdemleri, bilimi ve aklınızı koyduğunuzu gösterir ki inanın bu alanda da çok rekabet yok.

Kaynak: Prof.Dr. Uğur Batı; Mustafa Can; Açık Beyin Söyleşileri

toplum post- Modern Gerçek Üstü Post- Turth