Franchise Market Türkiye
Türkiye’de şirketler, fikir aşamasından büyüme sürecine kadar her evrede profesyonel desteğe ihtiyaç duyar. Bunun farkında olan firmalar markalaşırken, bunu gereksiz gören işletmeler ise ne yazık ki kısa sürede iflas ediyor. Peki franchise markalar için büyüme süreci nasıl işliyor? Hani alanda desteğe ihtiyaç duyuyorlar? Daha da önemlisi franchise markalar tüm bunlar için ajans seçerken neye dikkat etmeliler?
Türkiye’de yapılması en kolay iş nedir? diye sorsalar “ajans kurmak” derim. İroni yapmıyorum. Ne yazık ki fazlasıyla ciddiyim. Herhangi bir online kursa katılıp birkaç saatlik eğitimden sonra kendi ajansını kuran sayısız insan tanıdım. Giriş bariyeri düşük ve herhangi bir yönetmeliği olmayan bir meslekten bahsediyoruz. Oysa pek çok saygın meslekte böylesi bir duruma rastlanmıyor. Örneğin avukat, hakim, savcı olmak için hukuk fakültesini bitirmek yeterli değildir. Doktor, mühendis, mimar, mali müşavir, hemşire olmak için de sadece üniversite diploması yetmez. Ancak ajans kurmak için değil iletişim yahut işletme fakültesi mezunu olmak, herhangi bir alanda diplomanızın olup olmaması bile önemli değildir. Hatta katılım belgesi veya sertifikaya da ihtiyacınız yok. Sadece ajans kurmaya karar vermek, ajans kurmak için yeterli oluyor. Peki bunun ne zararı var?
Herkes ajans kurarsa ne olur?
Sektör STK’larının ajans ekosistemi için kategorisel ya da genel bir yönetmelik oluşturma kaygısında bulunmamasından dolayı, herkes rahatlıkla ajans kurabiliyor. Bu realiteyi şöyle bir göz hizasına alıp tekrar soralım, Peki bunun ne zararı var? Herkes ajans kurarsa ne olur?
Tırnak içinde ifade etmek gerekirse ‘yaratıcı işler’ için mektepli olmak şart değil, derler. Alaylıların da bu işleri layığıyla yaptığı iddiası vardır. Buna kısmen katılmakla birlikte 90’larda olmadığımızı da hatırlatmak istiyorum. Diğer bir ifadeyle, günümüzde yeteneği teknik bilgiyle harmanlamıyorsanız ne yönetsel ne de işlevsel açıdan başarılı bir süreç gerçekleştirmiş olursunuz. Öte yandan herkes ajans kurarsa finansal, sosyolojik, kuramsal ve etik olmak üzere farklı başlıklar altında değerlendirilmesi gereken birçok problem de beraberinde gelir. Bunlar arasında; sektörel itibarın zedelenmesi, müşteri mağduriyeti, hizmet standartlarının düşmesi, meslek itibarının zayıflaması, güven krizlerinin yaşanması, niteliği düşük işlerin artması, literatür üretilmemesi, markaların yanlış yönlendirilmesi gibi olumsuzluklar vardır. Bütün bunlar, uzun vadede ajans sektörünün sürdürülebilirliğine zarar verdiği gibi ülke ekonomisinde telafisi olmayan hasarlar oluşturur.
Franchise markalar ajans seçerken neye dikkat etmeli?
Ulusal ve uluslararası 15 farklı kuluçka merkezi, yatırım ağı, tekmer ve teknoparkta mentorluk yapıyorum. Bu süreçte çeşitli sektörlerde faaliyet gösteren onlarca ve hatta yüzlerce girişimci ile tanıştım. Birçoğuna mentorluk yaptım. Aralarında franchise girişimleri de vardı. Onlara ilk tavsiyem, daha fikir aşamasındayken mentor edinmeleri veya bir ajans ile çalışmaları oluyor.
Kurumsal düzlemde değerlendirmek gerekirse ve franchise markalar özelinde konuşacak olursak, bu noktada söyleyeceğim şu olur: franchise markalar ajans seçerken klasik bir tavır takınmak yerine işletmenin “marka ofisi” olarak konumlanacak bir ajansla çalışmayı tercih etmeli. Bu noktada şunu belirtmekte yarar var; dijital markalaşma ajansları, franchise işletmelerin bu ihtiyacına yani ‘marka ofisi’ gerçekliğine karşılık verebilecek teknik altyapıya, insan kaynağına ve bilişsel farkındalığa sahip oluyorlar.
O yüzden de franchise markaları; bilinçsizce ve herhangi bir kategoriyi sahiplenmeksizin yahut bir akademik dayanağa sahip olmadan kurulmuş olan bir ajansla çalışma talihsizliğine kapılmamalıdır. Bunun içinse ajans seçerken sadece ajansın web sitesini ziyaret edip referanslar sekmesine bakmakla yetinmemelidir. Bu aşamada kurucuların ve çalışanların sektör deneyimleri ve akademik kariyerleri önemlidir.