BLACK MIRROR ÇAĞINDA SEVİLEN MARKA OLMAK


Netflix dizisi “Siyah Ayna”nın geçtiği dönem, belki de 50 100 yıl sonra, torunlarımızın görüp yaşayacağı, fütüristik bir gelecek olan üretken yapay zekâ (GEN AI) çağıdır ama geliyor gelmekte olan...
İsterseniz şimdi o gelecek günleri hayal edelim biraz.
Yıl 2050, omuzunda derinin içerisine yerleştirilmiş, tüm vucüt fonksiyonlarını kontrol eden bir çip var. Doğum günü partileri, kokteyller, davetler derken kolesterolün ve kan şekerin biraz yükselmiş. Omuzundaki çipten talimat alan evdeki akıllı buzdolabın doğal olarak alarm durumuna geçip sürücüsüz otomobiline ertesi gün için glikoz oranı düşük kepekli ekmek, light tereyağı ve peynir siparişi geçmiş. Ertesi sabah sürücüsüz otomobiline bindin, ofise gittin, saatlerce çalıştın, akşam eve dönüyorsun. Sen otomobilde Apple gözlüğünü takmış film izlerken bir de baktın ki Migros’un önünde durdunuz. Önce biraz şaşırdın ama bunu pek de önemsemedin. Marketin robotu otomobilin bagajına bir şeyler koydu ve yola devam ettin, eve vardın. Evin hizmetli robotu bagajdan siparişleri çıkarıp buzdolabına koyduğunda dolap rahatlamış gibi bir “Ohh” çekti sanki ama tabii ki sen bunu hiç duymadın. Ertesi sabah kahvaltıda evin hizmetli robotu dün alınan UNO kepek ekmeği ve Sütaş light tereyağını servis etti. Sen isyan ettin önce; “Ben Pınar’dan başka yememmm,” diyerek ama nafile, evindeki Arçelik buzdolabın Sütaş’la ve UNO’yla anlaşmalı. Yaşadığın travmayı kendisine anlatıp dertleşmek amacıyla iş seyahati için Singapur’da olan eşini aramak istiyorsun o an. Bir mobil telefon cihazı dahi olmadan yine deri altındaki o çip sayesinde sesli “Ayşe’yi ara...” komutunu verdiğinde eşinin canlı görüntüsü karşına geliyor; sesi kulağında, yüzü Apple gözlüğünde. “Ama ben Pınar tereyağı istiyorum hatta bizim laz bakkalın Trabzon tereyağı olsun Ayşe,” diyorsun; yapay zekâyı şikayet edip derdini anlatmaya başlıyorsun. Ayşe, şefkatle söze giriyor; “Canım hiç merak etme toplantımı iptal ediyorum ve SpaceX’e binip hemen yanına geliyorum, 36 dakika sonra İstanbul’dayım. Anladım, sen beni özlemişsin aslında...” Bu arada dijital bankanız çoktan sen ve eşin için Bodrum Lifeco Well being oteldeki bir haftalık detox tatiliniz için rezervasyonları yaptı hatta tatil kredisini bile onayladı. A’dan Z’ye herşey dijital, herşey yapay zeka.
Peki 2050’de başka neler olacak?
Yapay zekâ Destekli Hiper Kişiselleştirme: 2050’de markalar, bireyleri tekil varlıklar olarak ele alarak hiper kişiselleştirme yapacak. Yapay zekâ ve büyük veri analitiği sayesinde her bireyin ihtiyaçlarını anlık olarak belirleyen markalar, ürün ve hizmetlerini gerçek zamanlı olarak hedef kitlenin gereksinimlerine adapte edecek. Örneğin, evinizdeki kahve makinesi, sabah uyandığınız anda vücut sıcaklığınız, hava durumu ve uyku sürenize göre size en uygun kahveyi sunacak.
Dijital ve Fiziksel Evrenin Bütünleşmesi: Tüketiciler, 2050’de artırılmış gerçeklik gözlükleriyle bir ürünü satın almadan önce evlerinde nasıl duracağını görebilecek.
Holografik ve Duyusal Reklamcılık: 2050’de reklamlar, sadece görsel ve işitsel değil, dokunsal ve kokusal deneyimler de sunacak. Örneğin, bir parfüm markası, holografik bir reklamla ürün tanıtımı yaparken tüketiciler kokuyu sanal olarak hissedebilecekler. Holografik billboardlar, kişiye özel reklamlar sunarak her bireyin tercihlerine göre değişebilen içerikler gösterecek.
Blockchain ile Güvenilir Markalar: Tüketiciler 2050’de markaların şeffaflığını sorgulayacak. Blockchain teknolojisi sayesinde markalar, üretim süreçlerini ve tedarik zincirlerini tamamen şeffaf hale getirecek.
İnsan-Marka Etkileşimi: 2050’de markalar, müşterileriyle yapay zekâ temelli sesli ve görsel asistanlar aracılığıyla iletişim kuracak. Markaların sanal temsilcileri, bireylerin ihtiyaçlarını önceden analiz edecek ve onlara özel öneriler sunacak. Örneğin, bir otomotiv markası, müşterisinin sürüş alışkanlıklarını analiz ederek ona en uygun araba modellerini, dijital bankası tarafından onaylanması %99.9 olan araç kredilerini ve sürüş tarzını optimize eden önerileri sunacak.
Biyo-Teknoloji ile Bütünleşen Markalar: Gelecekte markalar, insan vücuduyla entegre ürünler sunabilecek. Akıllı giysiler, beyin dalgalarıyla kontrol edilen cihazlar ve biyoteknolojik implantlar, markaların hayatın bir parçası haline gelmesini sağlayacak. Gelecekte insan vücudunun organlarını üretip insan ömrünü 100 hatta 200 yıla uzatacak olan teknoloji, yapay zekâlı bir ruh bile geliştirecek.
“Machine crimes” (makine suçları) artacak: Günümüzde suçlular insanlardır ama gelecekte bilgisayarlar, yazılımlar, virüsler, algoritmalar birbirleriyle savaşacak, biri diğerini etkisiz hale getirmeye çalışacak ve bizlere kabusu yaşatacak.
İnternetsiz bir yaşam imkânsız olacak: O gün interneti kim denetleyecek? İnternetin fişi çekilirse ne olacak? Kuralları ya da cezaları kim uygulayacak bilmiyoruz. Bildiğimiz tek şey varsa o da şu: O gün internetsiz yaşam tek kelimeyle imkânsız olacak. Peki regülatör kim olacak? Bugün interneti denetleyen kural koyucu bir regülatör kurum yok. O gün buna daha fazla ihtiyaç duyacağız yoksa durum fena. Gelecekteki teknolojik gelişmeler sıkıcı krizler içerir mi içermez mi bilmiyorum. Yaşayıp göreceğiz ama geleceğe şimdiden hazırlanan, algoritmayı önemseyen “insan marka”ların yani tepeden tırnağa yapay zekâ tabanlı olsalar dahi “iyi bir insan gibi olan markaların” o gün daha fazla sevilecekleri kesin. Yapay zekâyı sonuna kadar kullansak da iyi bir insan gibi güzel ahlak değerleri olan şeffaf bir marka olmalıyız, hem de “sevilen marka”. Kalın sağlıcakla!
İlginizi Çekebilir

BLACK MIRROR ÇAĞINDA SEVİLEN MARKA OLMAK

Perakende sektörü için dijital dönüşüm hızlanıyor
