Ara
Genel

Marka Lisans Sözleşmeleri, Franchise Sözleşmelerine Alternatif Olabilir Mi?

10 Mayıs 2022 — Yazar: Barış Kaşka

Aslında bilinenin aksine franchise sözleşmeleri, franchise verene birçok yükümlük getirmektedir

Franchise Market Dergisi’nde bana ayrılan köşede olabildiğince sektöre ait hukuki meseleler üzerine fikirlerimi dile getirmeye gayret ediyorum. Bu sayının da konusu marka lisans sözleşmeleri. Aslında bu konuya değinmemde hem sektörel hem de ülkenin içinden geçtiği ekonomik zorlukların etkisi olduğunu baştan dile getirmek istiyorum. Bu makalede biraz daha detaylı hazırlanmış marka lisans sözleşmelerinin franchise sözleşmelerine bir alternatif olup olamayacağını tartışıyoruz.

Franchise sözleşmelerinin karma sözleşmeler olduğu, yani franchise verenin kendisine ait üretim, işletme ve pazarlama sistemini oluşturan fikri ve sınai unsurlar üzerinde franchise alana kullanma hakkı vererek ve onu kendi işletme organizasyonuna entegre ederek, franchise alanı sistemsel olarak destekleme borcu altına girdiği, alanın da belli bir ücret ödemeyi taahhüt ettiği ve franchise verenin çizdiği sınırlar içerisinde faaliyette bulunmayı kabul ettiği bir sözleşme türü olduğunu daha önce ki makalelerimde belirtmiştim. Aslında bilinenin aksine franchise sözleşmeleri, franchise verene birçok yükümlük getirmektedir. Bu yükümlülüklerden bana göre iki tanesi çok önemli. Bunlar; franchise alanı daha başlangıçtan başlayarak mali ve operasyonel anlamda bilgilendirme, onu aydınlatma borcu diğeri de destekleme borcudur. Aynı şehirde veya aynı bölgede faaliyet gösteren franchise alan ve veren ilişkisinde franchise veren özellikle destekleme borcunu daha rahat yerine getirebilirken yurt safhına yayılmış yahut geniş bir coğrafyada faaliyet gösteren franchise alanın günümüz koşullarında artan maliyetler karşısında bu edimini yerine getirmesi çok güçleşmiştir.

Çünkü franchise sözleşmeleri genellikle 5 yıl üzerinden yapılır. Dolayısıyla ülkemizde yaşanan mal ve hizmete dönük kabul edilmesi çok zor maliyet artışlarının sadece son 1 yıl içerisinde gerçekleştiği düşünüldüğünde yürürlükte olan franchise sözleşmelerinin sürdürülebilir olmadığı gerçeği ile karşı karşıya kaldığımızı kabul etmemiz gerekmektedir. İşte bu noktada aynı Roma hukukunda karşılaştığımız gibi ekonomik ve mali nedenlerden kaynaklı yeni sözleşme türlerine ihtiyaç duymaktayız. Daha doğrusu sorulması gereken soru şu; bu ekonomik koşullar ve kaotik düzen içerisinde franchise alan ve veren için her ikisinin menfaatlerini koruyan daha serbest bir sözleşme tipi olabilir mi?

Bence bu sorunun cevabı biraz daha detaylı hazırlanmış marka lisans sözleşmeleri ve özellikle inhisarı olanının bu ihtiyaca cevap verebilecek nitelikte olmasıdır. Çünkü bir franchise sözleşmesi usulüne uygun bir şekilde hazırlanmış ise inhisarı olmayan basit bir lisans sözleşmesini içermektedir. Marka sahibi yazılı bir şekilde markanın koruma süresi kadar yani 10 yıla kadar franchise verenle bir marka lisans sözleşmesi imzalayabilir ve bu marka lisans sözleşmesi TÜRKPATENT siciline kaydedilebilir. Bu noktada marka lisans sözleşmelerinden bahsetmek gerektiği kanısındayım. Marka lisans sözleşmesi de aslında iki tarafa borç yükleyen sürekli borç ilişkisi doğuran ivazlı bir sözleşme türüdür. İki türü bulunmaktadır. Münhasır olarak nitelendirilen yani inhisarı lisans ve basit lisans. İnhisarı lisans sözleşmesinde, lisans alan lisans sözleşmesinin konusu olduğu alanda tekel niteliğinde marka hakkını kullanmaktadır ve lisans veren marka sahibi bu hakkını saklı tutmadığı sürece kullanma yetkisine sahip değildir. Yani inhisarı lisansta lisans veren yer, zaman ve aynı konular için aynı lisans hakkını başka bir kişiye vermeme taahhüdü ve yükümlülüğü altındadır. Aksi kararlaştırılmadığı sürece marka sahibi dahi inhisaren vermiş olduğu yerde ve aynı konuda markasını kullanamaz. Ayrıca inhisarı lisans alana marka sahibin markadan doğan haklarına tecavüz edildiğinde marka sahibinin açacağı davaları dahi kendi açabilme hakkı verebilir. Marka lisans sözleşmelerinin yazılı yani adi yazılı şekilde yazılması yeterli olup, noterce onaylanması veya sicile tescil edilmesi onun geçerliliği üzerinde etki etmeyecek ancak sınai mülkiyet kanunun 148/5 maddesi gereğince sicile kaydedilmeyen marka lisans sözleşmesinden doğan hak ve yetkiler iyi niyetli 3. kişilere karşı ileri sürülemeyecektir. Yani lisans sözleşmelerinin tasarruf işlemi niteliğinde olduğu ve lisans alana mutlak hak tanıdığını rahatlıkla belirtebiliriz. Basit lisans sözleşmelerinde ise; lisans veren markayı kendi kullanabileceği gibi 3. Kişilere aynı markaya ilişkin yer ve zaman olarak eşit yâda benzer koşullarla başka lisanslar da verebilecektir. Bu bilgiler ışığında marka lisans sözleşmesinin çok etkili olabildiği, mutlak hak taşıdığı hatta sicile dahi kaydettirilerek 3. Kişilere karşı koruma sağladığı anlaşılmaktadır. Demek ki marka lisans sözleşmeleri özellikle alan açısından oldukça etkin ve güvenli sözleşmelerdir. Ekonomik açıdan ise marka lisansını alan işletme mevcut markanın iş potansiyelinden, reklam etkisinden yaralanabileceği gibi çok sıkı olamamakla birlikte işletmesel veya organizasyonel gücünü de kullanabilecektir. Ancak ekonomik güçlükler ve maliyet artışları düşünüldüğünde franchise sözleşmesine göre bu ilişkinin daha zayıf, tarafların daha serbest olması taraflar açısından karşılıklı daha faydalı ve ilişkiyi daha sürdürülebilir kılmaya yetebileceği düşüncesindeyim. Bu nedenle franchise sektöründe özellikle franchise vermek ve almak isteyenlerin artan maliyet artışlarından kaynaklı daha serbest ticari ilişkiye dayanan ancak hukuki güvenliği tam olan marka lisans sözleşmelerini incelemelerini ve şartları el veriyorsa bu tür sözleşmeler kurmalarını tavsiye ederim.

Marka Lisans Sözleşmesi Franchise Sözleşmesi TÜRKPATENT sicili

İlginizi Çekebilir