Marka Hakkının Korunması
1- Türk Hukuk Sistemi’nde Marka Hakkının İhlali ve Hukuki Koruma
Marka sahibinin izni alınmaksızın markanın aynısının veya benzerinin kullanılması halinde marka hakkı ihlali gerçekleşmiş olur. Marka sahibi; izni alınmaksızın markasının aynısının veya benzerinin kullanılmasını Avrupa Birliği’yle uyumlu olarak hazırlanan ve Türk Hukuk Sisteminde yer alan geniş mevzuat hükümlerinden yararlanarak önleyebilir. Bu konuda Türk Hukuk Sistemi ve Mevzuatının marka hakkı sahibinin en iyi şekilde hukuki korumadan faydalanabilmesi temeline oturtulmuştur.
Marka hakkı ihlal edilen bir kimse başta, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun (“SMK”) marka hakkına tecavüz sayılan fiilleri tanımlayan 29, marka hakkına tecavüz halinde verilecek cezaları belirleyen 30. maddelerini, 4458 sayılı Gümrük Kanunu’nun 57. maddesini ve Gümrük Yönetmeliği’nin fikri ve sınai mülkiyet haklarının korunmasına dair 105. maddesinden yararlanarak marka hakkı ihlalini önleyebilecektir.
Marka hakkına tecavüz SMK’nın 29. maddesinde; 1) Aşağıdaki fiiller marka hakkına tecavüz sayılır:
a) Marka sahibinin izni olmaksızın, markayı 7’nci maddede belirtilen biçimlerde kullanmak.
b) Marka sahibinin izni olmaksızın, markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markayı taklit etmek.
c) Markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markanın taklit edildiğini bildiği veya bilmesi gerektiği hâlde tecavüz yoluyla kullanılan markayı taşıyan ürünleri satmak, dağıtmak, başka bir şekilde ticaret alanına çıkarmak, ithal işlemine tabi tutmak, ihraç etmek, ticari amaçla elde bulundurmak veya bu ürüne dair sözleşme yapmak için öneride bulunmak.
ç) Marka sahibi tarafından lisans yoluyla verilmiş hakları izinsiz genişletmek veya bu hakları üçüncü kişilere devretmek.” olarak tanımlanmıştır.
Görüldüğü üzere markanın aynısı ya da benzerinin kullanılması marka hakkının ihlal edilmesi için yeterli olacaktır. Bu ihlalin gerçekleştirilmesini kolaylaştırmak da ayrıca hüküm altına alınmış, marka hakkı ihlali olarak kanunda yer almıştır.
Marka KHK’nın 61/A maddesi ise; “61 inci maddede yazılı fiillerden birini işleyenler hakkında iki yıldan dört yıla kadar hapis cezasına veya yirmiyedimilyar liradan kırkaltımilyar liraya kadar ağır para cezasına veya her ikisine, ayrıca işyerlerinin bir yıldan az olmamak üzere kapatılmasına ve aynı süre ticaretten menedilmelerine” hükmolunur. Ayrıca bu madde hükmüne göre “Şikayetin fiil ve failden haberdar olma tarihinden itibaren iki yıl içinde yapılması gerekir.” Bir suçun işlenmesini engellemenin en etkin yolu cezaların caydırıcı olmasıyla sağlanabilir. Kanunun bu hükmü, marka hakkı ihlaline sebebiyet veren kişi hakkında hem hapis hem de para cezasına aynı anda hükmedilebilmesini sağlamaktadır. Böylece, cezanın caydırıcılığı suçun önlenmesine hizmet etmektedir.
SMK’nın 30. maddesinde; Başkasına ait marka hakkına iktibas veya iltibas suretiyle tecavüz ederek mal üreten veya hizmet sunan, satışa arz eden veya satan, ithal ya da ihraç eden, ticari amaçla satın alan, bulunduran, nakleden veya depolayan kişi bir yıldan üç yıla kadar hapis ve yirmi bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır.”
Suç eşyalarının imhası başlıklı Geçici 3. Maddesinde; “(1) 1/1/2009 tarihinden önce işlediği suç nedeniyle mülga 551, 554, 555 veya 556 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerin ceza hükümleri uygulanarak haklarında suça konu eşyanın müsaderesine dair verilen ve kesinleşen kararın infazı gerçekleşmemiş kişilere; eşyanın adli emanette veya müştekide bulunmasına ya da 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 132 nci maddesinin beşinci fıkrası gereğince muhafaza edilmek üzere diğer bir kişiye teslim edilmiş olmasına bakılmaksızın, kararı veren mahkemenin yargı çevresindeki Cumhuriyet başsavcılığınca resen, sonuçları açıklanan usulüne uygun meşruhatlı tebligat çıkarılır. Bu kişilere bir ay içinde mahkemeye başvurarak eşyanın iadesini talep etme hakları olduğu bildirilir. Bu süre içinde sahipleri tarafından iade talebinde bulunulmaması veya iade talebinde bulunulmakla beraber mahkemece verilen iade kararının tebliğinden itibaren bir ay içinde eşyanın teslim alınmaması hâlinde Cumhuriyet başsavcılığının istemi üzerine kararı veren mahkeme tarafından eşyanın imhasına karar verilir. İmha kararı derhâl yerine getirilmek üzere Cumhuriyet başsavcılığına gönderilir.” denilmektedir.
Yine Gümrük Yönetmeliği’nin 105. maddesinde “Gümrük idaresince 101 inci maddenin birinci fıkrası uyarınca gümrük işlemleri sırasında fikri ve sınai bir hakkı ihlal ettiğinden şüphe edilen eşya Kanunun 53 üncü maddesine istinaden mahkemede dava açılmaksızın veya mahkeme kararı beklenmeksizin bu maddede belirtilen usul ve esaslar çerçevesinde imha edilebilir.” denmektedir.
Bu madde hükmüyle de gümrüklerde ele geçirilen sathe markalı ürünlere gümrük idareleri tarafından el konularak ürünlerin ticari pazara girmesi önlenmekte, haksız rekabet engellenmektedir. Zira, taklit markalı ürünler orjinaliyle aynı olmadıklarından aynı zamanda orjinal markanın ticari itibarını da zedelemektedir.
Görüldüğü üzere SMK; marka hakkına tecavüz oluşturan fiilleri, bu fiilerin işlenmesi halinde verilecek cezayı, davanın hangi mahkemede ve kaç gün içerisinde açılacağını, sahte ve taklit markalı ürünlerin gümrüklerde ele geçirilmesi halinde hangi yolun izleneceğini hüküm altına almıştır.
4458 sayılı Gümrük Kanunu’nun 57. maddesinin 3. fıkrası “Gümrük idaresince alınan durdurma veya alıkoyma kararının hak sahibine tebliğinden itibaren çabuk bozulabilir eşya için üç iş günü, diğer eşya için on iş günü içinde hak sahibince ihtiyati tedbir kararı getirilmemesi halinde, eşya hakkında beyan sahibinin talepte bulunduğu gümrük rejimi hükümlerine göre işlem yapılır. Haklı bir mazeretin bulunması halinde, hak sahibinin talebi üzerine, gümrük idaresince on iş gününe kadar ek süre verilebilir.” hükmüyle 10 günlük yasal süre içerisinde ihtiyati tedbir kararı getirilmesi gerektiğini, böyle bir karar alınmazsa eşyanın Türk Gümrük rejimine göre serbest bırakılacağını belirtmektedir.
Yukarıda sayılan kanun maddelerinin uygulanabilmesi ve fikri ve sınai haklar sisteminin etkin bir şekilde işlemesi için görev tanımı iyi yapılmış aksamadan çalışan kurumsal bir yapılanma gerekmektedir. Bunun en önemli unsurunu da yasalarla tanınan fikri mülkiyet haklarını hızlı ve etkin bir şekilde uygulanmasını sağlayacak yargı organları oluşturur. Uluslararası boyutu giderek artan, hızla gelişen teknik bir alan olan fikri mülkiyet ile ilgili uyuşmazlıkların çözüme ulaştırılması için Türkiye’de Fikri ve Sınai Haklar Hukuk ve Ceza Mahkemeleri kurulmuştur. Dünya’da yalnızca fikri ve sınai haklar alanında doğan davalara bakmak üzere kurulan ihtisas mahkemelerinin tamamı hukuk mahkemeleriyken, Türkiye’de Fikri Sınai Haklar Ceza Mahkemesi’nin kurulması bir ilki oluşturmuştur. Söz konusu mahkemelerin etkin bir şekilde çalışmasıyla, makul sürede isabetli kararlar verilmesi suretiyle hak sahipleri için olduğu kadar, hak ihlalinde bulundukları iddia olunan sanıklar yönünden de yargısal güvence sağlanmış olmaktadır.
2- Türkiye’de Sahte Marka ile Mücadeleye Yardımcı Birimlerin Katkısı
Marka hakkını koruyan yeterli mevzuatın yanısıra, bu maddelerin ihlal edilmesi neticesinde yargılama sürecinin etkin bir şekilde yürütlebilmesi için kurumlar arası işbirliğinin önemini vurgulamakta fayda görüyoruz. Bu anlamda emniyet teşkilatının, gümrük idarelerinin ve konusunda uzman bilikişilerin katkıları yadsınamaz.
Bu doğrultuda, Emniyet Genel Müdürlüğü bünyesinde 2003 yılında Fikir ve Sanat Eserleri Büro Amirliği kurulmuş, hak sahipleri büro ile ortak hareket etme imkanı bulmaya başlamıştır. Emniyetin bu birimi marka, patent, coğrafi işaret, tasarım taklitçiliği ile mücadele etmek, hak sahiplerinin haklarının ihlal edilmesinin engellenmesi çalışmalarını yürütmektedir.
Gümrük idareleri ise, sahte markalı ürünleri hak sahibinin yapacağı başvuru üzerine ya da marka hakkının ihlal edildiğine ilişkin açık deliller olması halinde söz konusu eşyanın serbest dolaşıma girmesini veya yeniden ihracatı ile ilgili gümrük işlemlerini durdurur. Hak sahibi veya temsilcisi eşyanın gümrük işlemlerinin durdurulması için başvuru yapacaksa, eşyanın gümrük işlemlerinin durdurulmasına ilişkin talebini içerir bir dilekçe ile hak sahibi olduğunu gösterir belgeleri gümrük idaresine sunmalıdır. Başvuru üzerine gümrük işlemleri durdurulan eşyadan, hak sahibine numune verilir. Alınan numuneler ile orjinalleri, eşyanın sahte olup olmadığı konusunda bir kanaat oluşturmak amacıyla karşılaştırılır. Ekspertizler tarafından bu doğrultuda düzenlenen rapor eşyanın sahte olduğunu gösteriyorsa, marka hakkı ihlalinde bulunanlar hakkında Fikri ve Sınai Haklar Mahkemesi’nde dava açılarak bir tedbir kararı alınır. İhtiyati tedbir kararı verilmediği takdirde, gümrük idaresi gümrük işlemlerini yürütmek zorunda kalacak ve bu durumda gümrüklerde el konulan eşyalar serbest kalacaktır.
Görüldüğü üzere, Türk Hukuk Sistemi’nde marka hakkı birçok mevzuat hükmüyle korunmakta, sahte markalı ürünlerle mücadelede yardımcı birimlerin de katkılarıyla ihtisas mahkemeleri tarafından uyuşmazlıklar en kısa sürede çözüme ulaştırılmaya çalışılmaktadır.