Ara
Genel

Klasik Yemekler Bilim Gibidir

14 Kasım 2020 — Yazar: Franchise Market Türkiye
İnsanlara ne sunduğun değil, sunduklarının içine Türk mutfağının temelini katmak önemli Her ülkenin mutfak kültürü, yeme içme alışkanlıkları ve mutfaklarda kullanılan malzemeler farklı olsa da söz konusu yemekse değişmeyen tek şey mükemmel lezzeti yakalamak. Türk mutfağı dürüst bir mutfak. Topraktan çıkan malzemeyi alıyor, çok fazla işlemeden kullanabiliyor. Mutfaklarda yenen yemekler, bir bölgenin kimliğini, insanların yaşamını ve kişiliklerini yansıtır. Mutfağı doğru tanımlayarak bölgeyi ve içerdiği insanları da doğru tanımlamış oluruz. Tükettiğimiz pek çok gıda, besin değeri eksikleri bir yana, birçok zararlı kimyasallar içeriyor. Mutfağımızda, bilmediğimiz veya farkında olmadığımız pek çok tehlike ve tehdit ile birlikte yaşıyoruz. Bir ürünün sağlıklı olması için ekildiği topraktan tohumuna, gübresinden hasadına ve hatta taşıma ve depolamasına kadar pek çok farklı sürece göre değerlendirilmelidir. Çözümün bir parçası olabilirsiniz. Neyi nereden, kimden aldığınız çok önemli. Özellikle kırsal alandaki çiftçiler için bu ticaretin önemi çok büyük. Pazarlarda onlara destek olurken, kendimize de doğru şekilde üretilmiş bir malzeme bir ürün almış oluyoruz. Yaşadığımız gezegende insanlar sürekli ve durdurulamaz bir değişim içinde. Ancak bu defa yaşadığımız değişim bambaşka maalesef. Yaşadığımız konfor alanımızdan çıkmama eğiliminde olan bizler, kendimizi öngörülemez bir zamanın içinde bulduk. Çoğumuz güvenli ve öngörülebilir bir alan ararken, bu alan evimizdeki mutfak oldu. Bir yemeğin temelini öğrendikten sonra çeşitlendirmek çok basit. Kim ne isterse onu yapar, doğru ya da yanlış yok. İnsanlara ne sunduğun önemli değil, sunduklarının içine Türk mutfağının temelini katmak önemli. Bu temel elbette iyi malzemenin ve geleneksel lezzetin korunması demek. Klasik lezzetler bilim gibidir. Teknik değişebilir ama bilim aynıdır. Ninelerimiz, anneannelerimiz kuşaklardır yazları evde domates sosu yapar, tencerelerde kaynatır ve kavanozları pastörize ederler. İşte buna bilim deriz. Herkesin ifade şekli kendi meşrebine göredir. Kimi bol şatafattan, dışa dönüklükten yanadır; kimiyse sadelikten, sessizlikten yanadır. Tıpkı yaşadığımız bu coğrafya gibi… Anadolu toprakları gibi… O, yüzyıllar boyu ne zenginliğinden dem vurarak böbürlenmiş ne de bereketli topraklarıyla övünmüştür. Anadolu’da yaşamış farklı kültürlerin izleriyle öyle bir birikim sunmuştur ki bize, bunun yansımalarını en keskin biçimde görebileceğimiz alanlardan biri de sofradır, yemektir. Anadolu’nun ücra köşelerinde bile birçoğu unutulmaya yüz tutmuş öyle lezzetler çıkabiliyor ki karşımıza şaşırmamak elde değil. Değişen dünya ile birlikte geçmişe özlem duymamıza neden olacak pek çok yaşam alışkanlığımızda değişiyor. Birlikte oturulan sofralar gün geçtikçe azalıyor. Modern yaşamın yoğun akışında yemeğe ayrılan sürenin azalması, bizi beraber yemek yemekten gittikçe uzaklaştırıyor. Güzel bir sofra; bekleyen için çok yavaştır, karnı tok olanlar için çok hızlı… Keyfi yerinde olanlar için çok uzun, acı çekenler için çok kısa, yemeği sevenler için sofra sonsuzluktur…

İlginizi Çekebilir