Genel
İşletmelerin Gelecek Kuşaklara Devri
27 Mart 2019
Farklı akademik kaynaklardan elde edilen bilgilere göre dünyanın birçok yerinde zaman içerisinde takasla başlayarak gittikçe gelişen sosyal ve ekonomik aktiviteler, akrabalık ilişkilerine dayanan aile birimleri tarafından organize edilmiştir. Aile işletmeleri eski zaman ekonomilerinin ve medeniyetlerin omurgası olarak hizmet vermesinin yanında tüm dünyada sanayi devriminden bu yana ülke ekonomilerinin gelişimi ve büyümesi adına en büyük ve en önemli katkılarda bulunmuştur.
Eski dönemlerde olduğu kadar günümüzde de aile işletmeleri tüm dünya ekonomilerinin lokomotif gücü olarak geliştirici misyonlarını sürdürmektedirler. Bugün dünya üzerindeki işletmelerin yaklaşık %75’i aile işletmelerinden oluşmaktadır.
Aile işletmeleri dendiğinde, genel olarak, akrabalık bağı olan bireylerin mal ya da hizmet üretmek amacıyla bir araya gelerek kurdukları kâr amaçlı sosyal örgütler anlaşılmaktadır. Toplumların hücreleri olarak tanımlanan aile işletmelerinin ülke ekonomilerine sağladıkları katma değerin giderek çoğalması hem toplumsal hem de siyasal açıdan denge unsuru olma ve bölgeler arası kalkınmayı destekleme konusundaki olumlu etkileri, gün geçtikçe aile işletmelerinin öneminin daha çok artmasına neden olmaktadır.
Aile işletmeleri hangi ana dinamiklerden oluşur? sorusuna cevap vermek için iki kavramdan bahsetmek gerekir. Bu kavramlardan ilki aile diğeri ise ticari amaçlı kurulan işletmedir. Bu anlamda aile işletmelerini diğer işletmelerden ayıran yanı, aile üyelerinin aile içi ilişkileriyle işletme hayatı kuralları arasındaki etkileşimi olarak tanımlanabilir. Aile işletmeleri gelecek kuşaklara daha iyi bir yaşam sunmak hedefiyle kurucu girişimciler olarak tanımladığımız aile büyükleri tarafından kurulur. Buradaki temel amaç ailenin sürdürülebilirliğinin sağlanmasıdır. Bu açıdan değerlendirildiğinde de aile işletmelerinin felsefesi sürdürülebilirlik kavramı üzerine inşa edilmektedir denebilir.
Buna rağmen aile üyelerinin ailede oluşan rollerini bir kenara bırakamayıp işletmede objektif bir bakış açısı ile profesyonelce davranamaması, özellikle aile içi duygusal pozisyonların işletmenin gerekliliklerinin önüne geçmesi, işletmeyi ilgilendiren konularda aile bireylerinin sadece aile üyesi olmalarından kaynaklanan ayrıcalıklara sahip olması gibi sebepler sürdürülebilirlik konusunda aile işletmelerini zor durumda bırakmaktadır. Çeşitli kaynaklarda belirtildiği gibi son yıllardaki verilere bakıldığında Türkiye’de aile işletmelerinin %38’inin birinci kuşak, %47’sinin ikinci kuşak, %31 üçüncü ve sadece %2’lik kısmının ise dördüncü ve daha sonraki nesillerden aile üyelerinin yönetiminde olduğu görülmektedir.
Yukarıdaki rakamsal verilere bağlı olarak değerlendirildiğinde özellikle aile içi anlaşmazlıklar ve gelecek kuşaklara devir sırasında yaşanan problemler nedeniyle aile işletmelerinin en çok 3. kuşağa geçme aşamasında ticari faaliyetleri son bulmakta veya ortaklık yapısı değişerek ailenin kontrolünden çıkmaktadır.
Aile işletmelerinde, yönetimin gelecek kuşaklara devri konusu, yaşanan sorunların en önemlileri arasında sayılabilir. Kurucu girişimci günün birinde aile işletmesini bir sonraki nesle devretmenin ve eserini uzaktan seyretmenin hayalini kurarken diğer yandan gelecek kuşaklar son derece iyi bir eğitim aldıktan sonra bir an önce işletmenin başına geçerek donanımlarını heyecanla kullanmanın hayaliyle yaşar. Gelin görün ki çoğu aile işletmesinde bu hayallerin tam aksine, yönetimin devri tam olarak gerçekleşmez ve her iki taraf açısından da konu hüsranla sonuçlanır. Peki bu hüsranla ve hatta yıkımla sonuçlanan durumlar neden kaynaklanıyor?
- Yönetimin gelecek kuşaklara devrine ilişkin hazırlanmış ve uygulamaya konmuş disiplinli bir devir planının olmaması aile işletmelerinde yönetimin ve yetkinin devrini son derece zorlaştırmaktadır. Kurucu girişimciler gelecek kuşaklara mükemmel eğitim imkanları sunmuş olmalarına rağmen okul sonrası henüz yeterli deneyime ve bilgiye sahip olmadıklarını düşündükleri için yönetim ve yetki devrini sürekli erteleme yolunu seçmektedirler. Bu durumun üstesinden gelebilmek ve gelecek kuşakları hazırlayarak yetki devrini zamanında gerçekleştirebilmek için aile işletmelerinde kurucu girişimcilerin yönetimdeki tüm yetkilerini ve hatta gerekirse hisselerini kime, nasıl, ne zaman ve hangi şartlarda devredeceğine dair devir planlarının netleştirilmiş olması gereklidir.
- Kurucu girişimcinin gücü ve kontrolü bırakmadaki isteksizliği de hayatta iken işletme yönetim devrini neredeyse imkansızlaştırmaktadır. Kurucu girişimci ne kadar yaşlanırsa yaşlansın, şirketin yönetim sorumluluğunu devrettiğinde hayatın anlamının kalmayacağını zanneder. Üstelik yönetimin devri sonrası işletmeye gidememe halinde ne yapacağına dair hiçbir fikri yoktur ve o güne kadar aklının ucundan dahi geçirmemiştir. Kurucu girişimciler için son derece önemli bir değer olan işletmenin yönetiminin devrinden sonra kurucuların neler yapacağı, hangi koşullar altında aile işletmesini temsil edecekleri konularına açıklık getirildikten sonra devirlerin yapılması süreci olumlu yönde etkileyecektir.
- Kurum içerisinde kuruluş aşamasından bu yana kurucu girişimci ile omuz omuza mücadele eden profesyonellerin kurucuya olan bağlılıklarından dolayı genç kuşakların yönetime gelmeleri konusunda zorluk çıkarmaları ve hatta gelecek kuşakların yönetimi devralmasında yaşayacağı adaptasyon süreçlerine direnç göstererek değişime ayak diremeleri yapılan araştırmalarda ortaya konmuştur. Bu sorunun üstesinden gelmek adına kurucu girişimcinin profesyoneller açısından aile üyelerinin yönetimi devir alacağı konusunda net olarak ortaya koyacağı irade beyanı, muhtemel sorunlara ilişkin önceden önlem alarak gelecek kuşakların aile işletmesi dışında bir kurumda bir süre staj yaptıktan ya da çalıştıktan sonra aile işletmesindeki görevine dönmesi/başlaması yönünde adımlar atılmalıdır.
- İki ya da daha fazla aile ortaklıklarından oluşan aile işletmelerinde, yönetimi devralması muhtemel gelecek kuşakların sayısının fazla olması nedeniyle aile üyeleri arasında çıkar çatışmaları sonucu vuku bulan anlaşmazlıklar da aile işletmelerinin devamlılığını olumsuz yönde etkilemektedir. Bu sebepledir ki aile üyelerinin aile işletmesinde yer alma koşullarının liyakat esasına göre uygulanması ve bu sayede kurum içinde her türlü pozisyonda yer alacak kişinin yetkinliklerinin, işteki performansının göz önünde bulundurularak objektif bir kararla işletme adına en olumlu sonucu yaratacak kişi olması yönünde rasyonel ve objektif olarak değerlendirilmesi gereklidir.
- Aile işletmelerinde ilk yapılması gereken aile ve iş arasında dengeyi kuracak, bu iki kurumun arasındaki ilişkileri düzenleyecek sistematik bir yapının hayata geçirilmesi, uygulama sırasında karşılaşılan aksaklıklara ilişkin önceden belirlenmiş kontrol noktaları ile takip ve kontrolün gerçekleştirilmesi gereklidir.
- Problemler ağırlaşmadan ve işler yolunda giderken, sistematik işleyişe ilişkin temel değerler, hisse yapısı, aile işletme ilişkileri, yönetim organları, aile üyelerinin işletmede çalışma şartları gibi problem ve çatışma alanları düzenlenmelidir.
- Aile işletmesinin sürekliliğini sağlamak için yönetim devri ve ikinci kuşağın yetiştirilmesi gibi konular kendi haline bırakılmak yerine, sistematik ve planlı olarak yürütülmelidir.
- Aile işletmesinde yönetim devri ve ikinci kuşağın yetiştirilmesinin işletmeyi kurmak kadar özen ve dikkat gerektirdiği unutulmamalıdır. Kurucu girişimciden ailenin en küçük ferdine kadar tüm aile bireyleri ileride işletmede çalışsın ya da çalışmasın bu sürece ilişkin psikolojik ve ekonomik altyapı hazırlanmalıdır.
İlginizi Çekebilir
Asra Pırlanta, pırlanta seçiminde doğal ve laboratuvar taşlarını karşılaştırdı
Franchise Market Türkiye — 2024-11-21 11:18:00
Daikin Türkiye, Avrupa'nın fancoil üretim merkezi haline geldi
Franchise Market Türkiye — 2024-11-21 10:44:00
Yıldız Holding, çevresel ve sosyal sürdürülebilirlik vizyonunu COP29'da paylaştı
Franchise Market Türkiye — 2024-11-21 10:23:00