Bağlılık Dokunuşu Duygusal Zeka
Biyologlar organizmaları türler halinde sınıflandırır. Bu sınıflandırmayı yaparken isimlendirmeye ihtiyaç duyarlar ve bu da Latince iki kelimeden oluşan basit bir sisteme dayanır. Örneklendirecek olursak, Panthera Leo aslanların adıdır. Panthera cinsinin Leo türü. Önce cins gelir, sonra tür. Bu yazıyı okuyan herkesin Homo Sapiens olduğu varsayabiliriz. Homo(insan) cinsinin sapiens(zeki) türü.
Aslında bu tanımlamayı sonuna kadar hak ettiğimiz söylenebilir. Çünkü Homo cinsi yakın zamana kadar besin zincirinin orta seviyelerindeydi. Küçük hayvanları avlayarak ne buldularsa onu yediler ve zaman zaman da büyük avcılar tarafından avlandılar. Ancak yaklaşık 400 bin yıl önce büyük av hayvanlarını da avlamaya başladık ve yaklaşık 100 bin yıl önce Homo sapiens ortaya çıkınca, insan besin zincirinde yukarı zıpladı. Özellikle ateşin bir ışık ve ısı kaynağı olarak kullanılmasının dışında artık vahşi hayvanlar için ölümcül bir silah gibi kullanılması bu zıplamanın en önemli etkeniydi.
Bilişsel zekâmız, evrende var olduğumuz günden bu yana işimizi gün geçtikçe daha da kolaylaştırmıştır. Sınırsız düşünme gücümüz, sorgulama yeteneğimiz, analiz etmeye yönelik keskin fikirlerimiz, çok boyutlu yorumlama yeteneğimiz, sonuç üretme becerimizi gibi olgular düşünüldüğünde Latince ismimizdeki haklı gururu yaşamaya başladık. Beynimizin ön lobu ile gerçekleştirdiğimiz bu bilişsel aktivite, hayatta kalmak için farklı yöntemler geliştirmemiz konusunda bize destek olurken, aynı zamanda geçen yıllar için de gelişmemiz için bir fırsattı. Sonraki yıllar içerisinde artık bilişsel zekamızın farkına varmış ve yeni keşifler yaparken onu daha da etkili kullanır olmuştuk. Eğitim sistemi ile tamamen bilişsel zekanın geliştirilmesi hedeflenerek ve taze beyinlerin insanlığın gelişimine katkı vermesi mantığı ile çalışmalarımızı sürdürdük. En zeki olanlarımızın en başarılı olduğuna dair net bir kanımız vardı. Hatta başlangıçta sadece IQ seviyesi diye tanımlanan bir zekâ ölçümü ile zeki olan ve zeki olmayan insanlar arasındaki farkı belirleyip IQ seviyesi yüksek olan profilleri daha zeki diye tanımlayıp geleceğimizi onlar şekillendirecek diyerek onlara daha ayrıcalıklı davranmaya başladık. Bu durum uzun bir süre devam etti. Elbette analitik düşünme kapasitemizin, yani entelektüel zekâ olarak tanımlanan bilişsel süreçlerimizin her türlü gelişim aşamasındaki katkısı kaçınılmaz. Bununla birlikte, unutmamamız gereken konu bunu destekleyen diğer mekanizmalar.
Entelektüel zekanın IQ olarak ölçülen önlenemez yükselişi sürerken iki bilim insanı 1990 yılında ortalığı karıştırdı. John Mayer ve Peter Salovey adındaki bilim insanı iki dostumuz “Hayal gücü, biliş ve kişilik” adı verilen dergide zekâ boyutunda çığır açan bir makale yayınladılar. Bu makalenin konusu “Duygusal Zekâ” idi. Salovey ve Mayer dergideki makalede Duygusal Zekâyı “Kendisindeki ve başkalarındaki duyguların doğru değerlendirilmesine ve ifade edilmesine, kendisinde ve başkalarında duyguların etkili bir şekilde düzenlenmesine ve duyguların kişinin hayatında motive etmek, planlamak ve başarıya ulaşmak için kullanılmasına katkıda bulunduğu varsayılan bir dizi beceri” olarak tanımlamışlardı. Salovey ve Mayer akademik dünyada duygusal zekanın nasıl ölçüleceğine dair çalışmalar yaparken 1995 yılında Duygusal zekâ konusundaki ilk kitabı çıkaran Daniel Goleman, konuyu iş dünyası tarafından bilinen popüler bir kavram haline getirdi.
İlerleyen zamanlarda entelektüel ya da bilişsel zekâ popülaritesinden çok bir şey kaybetmese de tahtı sallanmaya devam ediyordu. Harvard Üniversitesi psikoloğu Howard Gardner 1983 yılında yazdığı “Frames of Mind: The Theory of Multiple Intelligences” adlı kitabında çoklu zekâ kuramını ortay attı. Bu durum geleneksel zekâ tanımının yeniden gözden geçirilmesini kaçınılmaz kılmıştı. Gardner’in farklı zekâ çeşitleri içeren kuramı, yalnızca bilişsel yeteneklere odaklanan tek bir zeka türü olduğu biçimindeki klasik görüşe meydan okuyordu. Gardner’in kitabında yer verdiği teoriye göre, tüm yetenek ve becerileri kapsayan tek bir entelektüel kapasite yoktu, insanlar müzikal, sosyal, dilsel, uzamsal zekâ gibi birçok farklı zekâ türüne sahipti. Bilim dünyası zekanın farklı boyutları ile uğraşırken iş dünyası Duygusal Zekâ kavramını çoktan liderlik kavramı ile bütünleştirip bunun üzerine yatırım yapmaya başlamıştı. Fortune 500 şirketlerinin %70’inden fazlası duygusal zekâ gelişimini ve duygusal zekayı, şirketlerinin temel bir unsuru olarak kabul eder duruma gelmişti. Yale Üniversitesi akademisyenlerince 2023 yılında yazılan ve internet sitelerinde halka açılan bir makalede duygusal zekanın bir işletmeye faydaları üzerinde duruldu. Duygusal zekânın, takım çalışmasını, takım içi iletişimi, stres yönetimini, müşteri ilişkilerini ve liderlik becerilerini güçlendirerek yaratıcılığı, karar verme kabiliyetini, esnekliği ve empati yeteneğini artırma konusundaki muhteşem etkileri de değerlendirildi. Koçluk mesleğine girdiğim ilk gün duyduğum ve Antonio Damassio’nun hissedemeyen beyin karar da veremez diye tanımladığı “İnsan Duygu Varlıktır” kavramının liderlikteki etkisi giderek kendini daha çok hissettirir oldu.
Özellikle Pandemiden sonra şirketlerin yönetimsel kültüründe daha çok yer tutan duygusal zekâ kavramı gün geçtikçe önemini daha da artırmaktadır. Liderlikteki paradigma değişimi, EQ’ya veya duygusal zekaya bu kadar fazla odaklanmanın ardındaki ana nedendir. Eskiden lider yalnızca takipçilerden oluşan bir ekibi yönlendirebilen kişiydi, bugünün liderleri ise farklı. Bugünün liderleri etrafa direktifler yağdırmadan önce ilişkileri geliştirmeye önem veriyorlar. Günümüz liderleri daha sorumluluk sahibi ve birlikte çalıştığı takım arkadaşlarına karşı daha uyumlu ve duygulu yaklaşıyorlar. Girişimciler artık çalışanlar için kapsayıcı ve sağlıklı çalışma ortamları oluşturmanın yaratıcı yollarını geliştiriyor. Şirketler kârlılıklarını iki katına çıkarırken, zorlu ekonomik tahminler bunu daha da hayati hale getiriyor.
Bir işletmede liderin en etkili olduğu konular arasında işletmenin stratejik yöneliminin iyi hesaplanması ve çalışanların bu yönelimi gerçekleştirecek hedeflendirme ve sorumluluk bilinci ile bu yönelime inandırılmalarıdır. Bu sebepledir ki liderin teknik ve iletişimsel yetkinlikleri kadar duygusal zekâ kullanımına ilişkin yetkinlikleri de son derece önemlidir. Liderler için duygusal zekâ kullanımının sayılmayacak kadar çok faydası olsa da aşağıda sizin için bunların birkaçını listeledim.
Günümüz iş dünyasının boğuşmak zorunda kaldığı diye tanımlayabileceğim ani değişimler, bunların iş yapma biçimlerini giderek zorlaştırması ve işletmenin hızlı yön değiştirebilme kabiliyetine ihtiyaç duyması nedeniyle oluşan süreçlerin yönetilmesinde avantaj sağlaması ve doğru kararlar alma yönünde fayda sağlar.
• Yine günümüz dünyasının yoğun rekabet ve kaos ortamında işletmenin kaynaklarının verimli ve etkin kullanılması için gereken çalışma kültürünün oluşturulması, üretkenliğin artırılması ve bu sürecin dengeli yürütülmesine destek olur.
Çalışanların geleceğe ilişkin bireysel hedefleri ile işletmenin geleceği ilişkin kurumsal hedeflerinin lider tarafından hizalanarak işletmeye ve lidere olan bağlılığın artırılmasına olanak sağlar. Tabii ki sınırlı kelime sayısı ile duygusal zekanın tüm faydalarını sayfalarca yazma şansım yok. Siz de araştırarak ve hatta deneyimleyerek sayıyı artırabilirsiniz. Ben yazımın kalan kısmında bu konuda kendini geliştirmek isteyen girişimcilere ya da profesyonellere yönelik bazı ipuçlarını paylaşmak istiyorum.
1) Etkileşim içinde olduğunuz çevrenizi duygusal zekasının yüksek olduğuna inandığınız kişilerden oluşturun. Zaten öyle demeyin. Tekrar gözden geçirin ve bu durumu iyileştirebilmek için sizi duygusal zekâ konusunda zenginleştirecek kişilerle etkileşimde olmaya gayret edin.
2)Yaşam boyu öğrenme konusunda alışkanlıklarınızı geliştirin. Okumak, sesli kitap dinlemek, araştırma yapmak, yeni şeyler öğrenmek, yeni yerler görmek, yeni insanlar tanımak, podcast dinlemek ve daha birçoğu arasından sizin hoşunuza giden duygusal zekanızı geliştirecek her ne aktivite olursa bunu bir alışkanlık haline getirmekten bahsediyorum. Bu hem kişisel gelişiminize katkı sağlayacaktır hem de duygusal zekanızı zenginleştirecek fırsatlar yaratacaktır.
3)Aktif Dinleme alıştırmaları yapın. Çocukluk döneminde kopyalayarak geliştirdiğimiz iletişim alışkanlıklarımızın birçoğu pek doğru sayılmaz. Üstelik değişen süreçler bunların bir kısmını da geçersiz kılar. Dinlemek birçok konuda istediğimizi elde etmemizi sağlayacak önemli bir gelişim alanıdır. Koçlukta 3. Kulak dinleme diye tabir ettiğimiz derin dinleme alışkanlığınızı geliştirecek egzersizler yapmak sizi hemen her platformda bir adım öne çıkaracak ve duygusal zekanın kullanımına yönelik önemli faydalar sağlayacaktır.