P&G Türkiye'den inovasyon ve sürdürülebilirlikle büyüme stratejisi


P&G Türkiye, Kafkasya ve Orta Asya Yönetim Kurulu Üyesi ve Satıştan Sorumlu Başkan Yardımcısı Armağan Sunerli, perakende sektöründeki dinamikleri, şirketin inovasyon odaklı büyüme stratejilerini ve sürdürülebilirlik hedeflerini anlattı
P&G olarak globalde ve Türkiye’de nasıl bir büyüme stratejisi izliyorsunuz? Özellikle Türkiye pazarı için belirlediğiniz öncelikli alanlar neler?
P&G'nin entegre büyüme stratejisi tamamen tüketicilerimizi memnun etmek ve onların talep ve ihtiyaçlarına cevap vermek üzerine kurulu. Onları gerçekten tanımayı, hayatlarını anlamayı ve onları her gün küçük ancak anlamlı şekillerde nasıl destekleyebileceğimizi bulmayı hedefliyoruz. Bu doğrultuda şirketimizin büyüme stratejisi beş temel odak alanına dayanıyor.
Tüketicilerin marka seçiminde performans önemli bir etken. Bu nedenle sunduğu üstün performansla değer yaratan bir portföy sunmak, bizim ilk stratejimiz. Amacımız en iyi ürünleri sunarak markalarımızın performans, kalite ve değer açısından üstün olduğuna dair oluşturduğumuz güvenle, tüketicilerimizin her zaman bizi seçmelerini sağlamak.
İkinci temelimizse ürünlerimizin yanı sıra ambalajımız, marka iletişimlerimiz, perakende uygulamalarımızla üstün performans ve kalite sunmak. Ürünlerimizi raftan alıp kullandığı ana kadar tüm ürün yolculuğu boyunca tüketicilerimizin “Buna değdi" diye düşünmesini istiyoruz.
Yaptığımız her işin odak noktası olan verimlilik ise üçüncü temelimiz. Verimlilik anlayışımızla hayata değer katan ürünler geliştirmeye ve tüketicilere sevdikleri ürünleri, talep ettikleri çözümleri sunmanın sürekli olarak yeni yollarını bulmaya odaklanıyoruz. Bunun yanı sıra yaptığımız işe ve çalışanlarımıza yatırım yaparak da verimliliğimizi artırmak için çalışıyoruz.
Son derece rekabetçi sektörlerde ve giderek dinamikleşen bir dünyada faaliyet gösteren bir şirket olarak, inovasyonlar geliştirmek dördüncü temelimizi oluşturuyor. İnovasyon anlayışımızla en gelişmiş teknolojileri kullanmaya ve sunduğumuz yenilikçi ürünlerle yeni trendler oluşturmaya odaklanıyoruz. Bu sayede sadece kendimizi değil hızlı tüketim ürünleri sektörünü de ileriye taşımayı başarıyoruz.
Son olaraksa tüm bunları gerçekleştirebilmenin ancak çalışanlarımızla mümkün olduğu hep aklımızda. Büyüme stratejimizi etkin kılabilmek için P&G çalışanlarının karar mekanizmasında daha etkili ve çevik olmalarını sağlayan bir organizasyon yapısı oluşturduk.
İşte bu beş temele dayanan stratejimizle pazarın lider şirketlerinden biri olarak çalışmalarımıza ara vermeden, hızla başarıyla devam ediyoruz.
Güçlü satış ağınızla geniş bir tüketici kitlesine ulaşıyorsunuz. Perakendecilerle olan iş birliklerinizi nasıl geliştiriyorsunuz? Omni-channel stratejinizde öne çıkan noktalar neler?
Perakendeci iş ortaklarımızla geliştirdiğimiz partnerlikler, ürünlerimizi tüketicilere ulaştırmakta etkili bir rol üstleniyor. Geniş bir tüketici kitlesine sahip bir şirket olarak yüksek bulunurluk sağlamak ana önemli önceliklerimizden. Teknolojinin hızla ilerlediği bu çağda sadece bizim değil, iş ortaklarımızın da satışın en önemli yapı taşı olan bulunurluk konusunda inovatif kapabilitelere sahip olması gerekiyor. Bu yetkinlik sayesinde beraber planlamalar yaparak bu kapabiliteleri en doğru şekilde işlerimizi geliştirmek adına kullanıyoruz. Özellikle işletmeden işletmeye data paylaşımı yapan müşterilerimiz sayesinde, yapay zekanın mağaza ve depoya ilişkin önerdiği aksiyonları alarak mağazadaki bulunurluk oranımızı yükseltiyoruz. Bu konuda en önemli unsur, müşterilerimizin dataya erişimde bizimle ortaklık kurması. Bunu sağladığımızda çok hızlı sonuçlar alıyor ve verimliliği artırıyoruz. Yapay zeka gibi yeni ve hızlı ilerleyen kapabilitelerle çok daha inovatif ve etkili çözümler geliştirmeyi hedefliyoruz.
Yüksek ürün bulunurluğu sunmakla birlikte geniş satış ağımız sayesinde tüm Türkiye’deki tüketicilerimize, zincir marketlerden mahalle bakkallarına kadar her kanalda kolayca ulaşıyoruz. Online kanallarda da aktif olarak yer alarak, tüketicilerimize diledikleri her yerden ulaşma imkânı sağlıyoruz. Bu konuda detaylı data analizleri yapabildiğimiz global çözümler geliştirmenin yanı sıra ileri veri toplama çözümleri kullandığımız planlamalar yapıyoruz.
P&G’nin ürünleri, kategori liderliği ve üstün performansı ile biliniyor. Tüketicilerin değişen beklentilerini karşılamak adına ürün geliştirme süreçlerinizde hangi kriterleri göz önünde bulunduruyorsunuz?
P&G olarak biz, stratejilerini tüketici içgörülerinden aldığı ilhamla oluşturan bir şirketiz. “Tüketici ihtiyaçlarını anlamak” ve “ürünlerimizin bu işlere nasıl bir fonksiyonla cevap verebileceği” konusunda net olmak, faaliyet gösterdiğimiz kategorilerde liderler arasında yer alabilmemizin temelini oluşturuyor. Bu anlayışla öncelikle tüketicilerin günlük rutinlerdeki sorunları gidermek için karşılanmamış ihtiyaçları ve fırsatları belirliyoruz. Değişen tüketici trendlerini yakından takip ederek yenilikçi ürünler geliştiriyoruz. Bu doğrultuda A&I ekiplerimiz yılda yaklaşık 1.000 araştırma yürütüyor ve 100.000 tüketicinin görüşünü alıyor. Hem dünya çapında hem de ülkemizde birebir görüşmeler, saha araştırmaları yaparak ve mobil uygulamalarımız sayesinde veriler elde ederek tüketicilerin beklentilerini, yönelimlerini, alışkanlıklarını anlamaya ve buna göre çözümler bulmaya çalışıyoruz.
Elde ettiğimiz sonuçlar bize gösteriyor ki tüketicilerin bir üründen bekledikleri şey, ihtiyaçlarını üstün bir performansla karşılamanın yanı sıra kaliteli ve güvenli olması, yani kullanımlarının insan sağlığını veya çevreyi olumsuz etkilememesi. Elde ettiğimiz bu veriler ışığında daha temiz evler ve kişisel hijyen koşullarının daha iyi olmasına etki ederek daha iyi bir yaşam kalitesi sağlayan ürünler geliştiriyoruz.
P&G ürünlerinin içeriğinin üstün kaliteli ve güvenilir oluşu, tüketicilerin talep ve ihtiyaçlarına cevap veriyor. Örnek vermek gerekirse; gerçekleştirdiğimiz tüketici araştırmaları, ekonomik koşulların tüketicilerin seçimlerini etkilediğini ortaya koyuyor. Bu nedenle bir ürünün “ödediğim paraya değer” olması önemli bir nitelik çünkü tüketiciler performansından emin olmadıkları ürünler alarak paralarını boşa harcamak istemiyorlar. Tüketicilerimizin ürün performansından emin olması, tasarruf ve memnuniyet oranlarını artırıyor.
FMCG sektöründe inovasyon rekabet avantajı sağlıyor. P&G olarak Türkiye pazarında sunduğunuz en yeni inovatif çözümler neler?
P&G olarak 185 yılı aşkın tarihimizde inovasyon başarımızın temel taşı oldu. İnovasyonu, tüketicilerimizin yaşamlarını iyileştirmenin en güçlü yolu olarak görüyor ve onlar için anlamlı faydalar ve üstün performans sumacak inovasyonlar geliştiriyoruz. P&G olarak hem kişisel bakım hem de ev bakımı alanında sunduğumuz birçok yenilikçi çözüm var. Hatta inovasyon gücümüz sayesinde tüketicilerimizi birçok yeni ürünle tanıştırmakla kalmayıp yeni kategorilerle de buluşturuyoruz. Mutfaklarda ilk kez 3’ü 1 arada temizlik sunarak yeni bir dönem başlatan Fairy Power Sprey, bunun en güzel örneklerinden. Fairy Power Sprey, en inovatif ürünlerimizden biri olarak zorlu yağ ve kirleri yüzde 100 çözerek hızlı ve zahmetsiz temizlik sunuyor.
İnovasyon gücümüz doğrultusunda uzun araştırmalar sonucunda geliştirdiğimiz en son ürünlerimizden bazı örnekler vermek isterim: Yapay zeka destekli yeni Oral-B iO şarjlı diş fırçası, diş fırçalama stilini tanıma özelliği ile gerçek zamanlı izleme ve kişiselleştirilmiş geri bildirim özellikleri sunuyor. Pantene Molecular Bond Repair serisi 10 yıllık işlem görmüş saç hasarını dahi yüzde 100’e kadar onarıyor; seramid kompleks ile yenilenen Head&Shoulders Derma XPRO serisi, saç derisi sorunlarına yönelik daha etkili çözümler sunuyor. Dünyanın ilk akıllı IPL cihazı olan Braun IPL Skin i·expert, kullanım sırasında verdiği geri bildirimler ile tüketiciyi yönlendiriyor.Gillette Mach3 Charcoal, kayganlaştırıcı bandında bulunan aktif karbon sayesinde cilt bakımı ve temizlik sağlıyor; Gillette Venüs ise bikini bölgesi tıraşında batık ve kaşıntı problemlerine etkili çözüm sunuyor.Tüketicilerin ihtiyaçlarını gözeterek geliştirdiğimiz ürünlerle güvenilirliği kanıtlanmış performans sunuyor ve refahlarını kontrol altına almalarına yardımcı oluyoruz.
Sürdürülebilirlik, tüketiciler için giderek daha fazla önem kazanıyor. P&G’nin sürdürülebilir ürün ve ambalaj inovasyonları konusunda attığı adımlardan bahsedebilir misiniz?
Günümüzde tüketicilerin, markalardan dünyayı pozitif yönde değiştirmeleri konusunda bir beklentisi var ve insanların daha yaşanılabilir bir dünyaya sahip olma arzusu her geçen gün artıyor. P&G için de sürdürülebilirlik “herkes için, şimdi ve gelecek nesiller boyunca, daha iyi bir yaşam kalitesi sağlamak” anlamına geliyor. Bu alanda da öncü bir şirket olarak hepimizin ortak evi olan dünyamızı koruyarak geleceğe taşımaya ve insanların hayatlarını iyileştirmeye odaklanıyoruz. “Enerji”, “Atık”, “Su” ve “Doğa” olmak üzere 4 ana başlıkta topladığımız 2030 sürdürülebilirlik hedeflerimiz doğrultusunda faaliyet gösterdiğimiz alanlarda çevreye bıraktığımız izleri azaltacak çalışmalara imza atıyoruz. Hedefimiz ise operasyonlarımızda ve tedarik zincirimizde 2040 yılına kadar net sıfır sera gazı emisyonuna ulaşmak.
Ürünlerimizin insan sağlığına ve çevreye zarar vermemesi de en öncelikli amaçlarımızdan.Genetik kodumuzda bulunan inovasyon gücüyle ambalajlarından kullanım sürecindeki performanslarına kadar her aşamada ürünlerimizin sürdürülebilirliği desteklemesi için çalışıyoruz. Ambalajlarda atık miktarını azaltmaya odaklanıyor, geri dönüştürülmüş karton paketlemeler kullanıyoruz. Gillette ve Gillette Venus ürünlerinde doğaya dost karton ambalaj ile tüketici dostu bir çözüm sunuyoruz. Tüm bu çalışmalarımızla 2030'a kadar tüketici ambalajlarımızın yüzde 100'ünün geri dönüştürülebilir veya yeniden kullanılabilir şekilde tasarlanması hedefimiz da mevcut.
Sürdürülebilirliği destekleyecek ürünler geliştirirken, bilim temelli araştırmalar biz yol gösteriyor. Gerçekleştirdiğimiz yaşam döngüsü analizleri bulaşık ve çamaşır yıkarken ortaya çıkan karbon ayak izinde en büyük payın üretim süreci, nakliye gibi aşamalardan değil suyun ısıtılmasından kaynaklandığını ortaya koyuyor. Isıtma süreçleri, elde yıkama işlemlerinden meydana gelen karbon ayak izinin yüzde 93'ünü, bulaşık makinesi kullanımına bağlı karbon ayak izinin ise yüzde 72'sini oluşturuyor. Çamaşır yıkamadaki ayak izinin yüzde 60’ı da yine kullanım alışkanlıklarından kaynaklanıyor. Bu sonuçlardan yola çıkarak soğuk suda bile üstün performans sunan ve böylece enerji tasarrufu sağlayan üstün performanslı bulaşık ve çamaşır bakım ürünleri geliştiriyor, tüketicileri soğuk suda yıkama yapmaya davet ederek sürdürülebilirliğe verdiğimiz katkıyı artırıyoruz.
Çevreye olan etkilerimizi minimize etmek için konsantre formüller geliştiriyoruz. Böylece hem yüksek performans sunuyoruz hem de çevresel atıkları azaltıyoruz. Bulaşık deterjanı markamız Fairy’nin elde bulaşık yıkama deterjanı ile aynı miktardan en çok satan bidon deterjana kıyasla soğuk suda bile 3 kata kadar daha fazla bulaşık yıkayarak, ciddi bir tasarruf sağlıyoruz. Ön yıkama yapmaya gerek bırakmayan Fairy bulaşık makinesi deterjanımız ve soğuk suda bile üstün performans gösteren Ariel deterjanımız ise kısa programa geçilmesiyle elektrik tasarrufu sağlıyor.
Sürdürülebilirlik yolculuğunda çıtayı şimdi de uzaya çıkarıyoruz. NASA ile birlikte global partnerliklerle geliştirdiğimiz ve suyun çok az kullanıldığı, atık su oluşumunu yüzde 71 oranında azaltan çamaşır deterjanımızla, çevre dostu ve kaynak tasarrufu sağlayan çözümler sunmaya devam ediyoruz.
Tüm bu ürünlerle sağlanan faydayı büyütmek için markalarımızın hedef kitlesiyle duygusal bağ kurması, etkileşim yaratması ve farklılaşması gerektiğinin farkındayız. Bu doğrultuda, geçen yıl başlattığımız “Dünya Bizim Evimiz” kampanyamızda olduğu gibi, iletişim stratejilerimizde sunduğumuz ürünlerle üstün performans ve tasarrufu bir arada sunarak hem tüketicilerin cebini hem de kaynaklarımızı koruduğumuzu anlatıyoruz.
Fairy markamızın 2020 yılında başlattığı Boşa Harcama projemizle ise tüketicileri başta gıda olmak üzere kaynaklarımızı israf etmeme konusunda bilinçlendirmeye odaklanıyoruz. Ramazan ayı, sofraların en bereketli olduğu ama bununla birlikte ne yazık ki gıda israfının en çok yaşandığı dönemlerden. Projemizle buna dikkat çekmeyi görev edinmekle birlikte 2023 ve 2024’te deprem bölgelerinde gerçekleştirdiğimiz Fairy Ramazan etkinlikleriyle, ihtiyaç sahiplerini iftar sofralarında buluşturduk. Gıda Kurtarma Derneği alt yapısına yaptığımız yatırımla hayata geçirilen Türkiye’nin ilk Gezici Gıda Bankası ile ilk gıda bağışını Gaziantep’in İslâhiye ilçesinde, Umut Evi kompleksimizin de yer aldığı Memurkent Konteyner Kent’te yaptık. Attığımız tüm bu adımlar sayesinde projemiz, beş yıl boyunca 55 milyon öğüne denk gelen 17.500 ton gıdayı kurtararak 51.450 ton karbon emisyonunun önüne geçilmesini sağladı. Bugüne kadar 15 milyon insanın hayatına dokunan projemizle, sadece gıda israfını önlemekle kalmayıp, aynı zamanda doğal afetler ve kriz dönemlerinde hızlı ve etkin bir şekilde ihtiyaç sahiplerine ulaşarak toplumsal dayanışmayı güçlendiriyoruz. Bu sayede hem çevresel hem de toplumsal fayda sağlayarak sürdürülebilirliği ve sosyal etkisi yüksek bir model oluşturuyoruz.
İlginizi Çekebilir

bonVeno'dan gençlere ilk iş fırsatı

Yorglass, çevresel etkiyi azaltan üretim modeliyle geleceği bugünden şekillendiriyor
