Lokasyon Herşeydir
Yurtdışına kendi restoranını taşımak isteyen insanlardan ve onların hangi aşamaları tamamlaması gerektiğinden bahsetmiştim geçen yazımda. Öncelikle başarılı olmak, bayrağını yurtdışında dalgalandırabilmek için bir sürü aşama var. Bu aşamaların en başında pazar araştırması geliyor. “Hadi, bir bakalım pazar araştırması neymiş” diyerek uzun yolu kısaca anlatmıştım. Bu sefer ise ikinci aşama yani lokasyondan bahsetmek istiyorum.
Restoran işinde en önemli faktörlerin başında gelir lokasyon. Açıkçası hizmet veren birçok sektör için bu böyledir ama konu restoran olunca lokasyon, işin yarısı bazen yarısından da fazlasıdır. Çok dikkat etmelisiniz lokasyon seçimi işine yoksa sonu hep acı hep hüsran.
Peki, yeni bir ülkeye girdiğinizde lokasyon seçimini nasıl belirleyeceksiniz? Hiç düşündünüz mü gideceğiniz şehir hangisi, semt ve cadde neresi olmalı diye.
Restoranınız, yaya trafiği yüksek yerlerde mi, manzaralı yerlerde mi yoksa iş merkezlerine yakın alanlarda mı olmalı?
Ailelere, kadın, erkek veya öğrenci tüketicilere mi hitap edeceksiniz?
Lüks satın alanlara mı, ucuz tercih edenlere mi yakın olacaksınız, bunlardan hangisi sizin hedefiniz?
Başka faktörler hangileri, neleri baz almalısınız? Kira ne olmalı, hedef tüketici kim olmalı?
Düşünün bakalım lokasyon, markanızın o ülkedeki algısını ilgilendirir mi?
Yani Türkçe’si; lokasyon her şeydir. Lokasyon, restoranınızın iş yapıp yapmayacağına bile karar verir ama lokasyona da siz karar vermelisiniz.
Eğer ucuz mal satıyorsanız lüks ürünlerin satıldığı semtlerde pek şansınız yok, eğer tam tersi ise hiç mi hiç şansınız yoktur.
Hamburger ve kızartma ürünleri satacaksanız gençlerin olduğu lokasyonlara, pahalı steak satacaksanız iş insanlarına, sağlıklı ürün, salata veya küçük porsiyonlar satacaksanız kadın tüketiciye yakın olmalısınız.
Ürününüz ucuz ise yüksek yaya trafiği ve düşük kiralı semtlere giderken; pahalı ise düşük yaya trafiği ama yüksek kiralı semtlere doğru yol alacaksınız.
Peki söyleyin bakalım, uzun ve sabaha yayılan bir kahvaltı satıyor iseniz nereleri tercih etmelisiniz. Hadi ilk cevabı ben vereyim; sabahları insana enerji ve mutluluk veren çoğunlukla dağ, orman veya deniz manzaralı alanlar avantajlı olacaktır. Önemli bir tüyodur, lütfen not ediniz.
Şimdi devam edelim, eğer restoranınızda kısık ışık, hafif müzik eşliğinde özel yemekler ve pahalı alkol satıyorsanız, restoranın önünden geçerken içerinin dışarıdan çok görülmediği yerleri tercih etmelisiniz. Bu mekanları tercih eden insanlar biraz izole kalmak isteyebilirler, özel toplantılar, kutlamalar olabilir. Ya da tüketicinin parası var ama kendini, yerken veya bir şişe içkiye bin dolar verirken göstermek istemiyor diye aklınızda kalsın.
Günlük, herkesin ulaşabileceği, karın doyurma hedefli kafe yemekleri satıyorsanız, ortalama fiyat ile gidip, her çeşit müşterinin olduğu yine yüksek yaya trafiği olan yerleri seçmelisiniz.
Bazen yatırımcıların gözünü kamaştıran, işyerlerinin yoğun olduğu veya çok katlı plazaların bolca olduğu bazı noktalar vardır. Öğlenleri bir anda 20 bin kişinin dışarıya yemek yemeye çıktığını duyarsınız. Buna pek aldanmamakta fayda var çünkü dışarıya 20 bin kişi çıksa da size gelecek ya da sizin alabileceğiniz kişi sayısı restoranınızda olan sandalye sayısıyla eş orantılıdır.
Bir de öğlen yemek yemeye gelen insanların vakti kısıtlıdır. Bir saat içerisinde hem yemek yiyecek hem dinlenecek hem sosyalleşecek hem de varsa çalışırken dışarıda yapamadığı gündelik işlerini halledecekler. Düşünün bakalım sizde yemek yemeye ne kadar zaman ayırırlar.
Ayrıca, bilmelisiniz ki, iş merkezlerinin olduğu yerlerdeki tüketicinin yemek ve içmeye ayırdığı bütçe normalde kendisi dışarıda arkadaşlarıyla veya akşamları sosyalleşirken ayırdığı bütçeden çok çok düşüktür. Genelde insanlar çalışırken yemek yemeye aşırı para vermek istemezler. Bu harcamanın direk kazançlarından düştüğünü hesaplar ve maaşları ile kıyaslarlar.
Eğer seçeceğiniz mekan sadece iş merkezleri ile çevrili ise akşam servisiniz ve hafta sonu servisiniz de olmayacaktır. Aynı zamanda sabah kahvaltınız da çok yoğun olmaz yani sadece öğlen servisi ve belki öğleden sonra biraz iş yaparsınız. Ek olarak paket servisiniz varsa biraz da oradan kazanırsınız onun dışında kazançlar kısıtlı olur. Tüm bunları hesaba katarak, düşük maliyetli, uygun fiyatlı, hızlı çıkan ürünler satan, az konforlu, düşük kiralı fakat çok sandalye alabilecek yerler bulmanız gerekebilir.
Lokasyon seçerken ayrıca kira ve metrekare büyüklüğü en önemli belirteçlerdendir. Size önerilen kirayı nasıl ödeyeceksiniz? O kira, cironuzun ne kadarı oranında olmalı hesaplamalısınız. Bunun için önce bir hedef ciro çıkarmalısınız, hedef ciroyu bulunca, satacağınız mal ortalama kaç para olacak ve o hedef ciroyu yakalayabilmek için o maldan kaç kişiye, kaç adet satmalısınız belirlemeniz gerekir. En sonunda bakın bakalım kiralayacağınız yerde o kadar malı alacak sayıda müşteri var mı?
Eğer o kadar müşteri var mı, yok mu nasıl bulacağınızı bilmiyor iseniz bulmak için birkaç yöntem var: Kiralayacağınız, noktada bir hafta geçirin, mekanın önünden geçen insan sayısı ve o insanlar arasından ellerinde oradaki mağazalara ait çanta poşet vs. olanları sayın. Satın alma gücü olanlar ilerde sizin müşteriniz alabilir.
Veya çok uğraşmadan kiralayacağınız lokasyonun en yakınındaki kafe veya restorandan bir şey satın alın sonra fiş üzerindeki sayıya bakın sabahtan itibaren kaç fiş kesmişler o da size belirleyici olacaktır.
Daha karmaşık ve detay isteyen, daha kesin sonuç getiren yöntemler de var. Bunun için biraz daha uzmanlık gerekir ama en basit yöntemi vermem gerekirse bir çalışanla arkadaş olup o mekanın cirosunu, ziyaretçi sayısını öğrenirseniz alın size lokasyon analizi.
Dünyanın Türk mutfağı ve markalıları ile tanışmak için yeterince yeri ve size kazandırmak için yeterince parası var. Gerisi size kalmış, önce niyet sonra cesaret edin ve çıkın yola, tüyoları ben yazarım her sayıda, hadi yolunuz açık olsun…