Ara
Genel

"Sihirli Kelime Tasarım" -Hikmet TANRIVERDİ

Blog Image
Yazar: Franchise Market Türkiye 26 Kasım 2018
İstanbul Hazır Giyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Hikmet Tanrıverdi,  sahip olduğu tecrübe ve bilgi birikimi ile sektörün geleceğine dair öngörülerini ve  sektörün bugününe dair değerli bilgileri Franchise Market Türkiye ile paylaştı.
Hikmet Tanrıverdi kimdir? Bize kendinizden ve iş hayatınızdan bahseder misiniz?  
Aslen Malatya Pütürge’liyim. Ailemin 1962 yılında İstanbul Karagümrük’e gelip yerleşmesinin ardından ben doğmuşum. Ailesi Anadolu’dan yeni gelen her çocuk gibi ben de zor şartlarda büyüdüm ve deyim yerindeyse toprağı tırnağımla kazıyarak buralara ulaştım. Rahmetli babam, Mercan’da önce hamallık, daha sonra bir handa oda başlığı yaparak, bizlerin eğitim almasını sağladı. İlkokulun ardından Haydarpaşa Lisesi’ni kazanmamın bugünüm üzerinde fazlasıyla etkili olduğunu söylemeden geçemeyeceğim. Yüksek öğrenimimi  ise Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Kamu Yönetimi bölümünde tamamladım. Öğrencilik yıllarımda babama katkı sağlamak adına yaz tatillerinde çeşitli işlerde çalışarak, iş hayatına ilk adımlarımı attım. Bu dönemler benim ticaret hayatımın temellerini attı ve 1979 yılında kendi işletmemi kurdum. 1990 yılına geldiğimde fermuar, düğme ve diğer konfeksiyon yan sanayi ürünleri imalatına başladım. O zamanın girişimcilik ruhu sayesinde büyüyerek; gıda, tekstil, hayvancılık, gibi birçok sektörü Tanrıverdi Yatırım Holding şemsiyesi altında birleştirdik. Bu noktada değerli olan bir diğer konu ise; Türkiye’ye ilk kez 1 milyar dolar ciro baremini aşan GİSAD Dış Ticaret’i ekonomimize kazandırmış olmamdır. Tüm bunların yanı sıra, Konfeksiyon Yan Sanayi Derneği ile Merter Sanayi İş Adamları Derneği ve Malatya İş Adamları Derneği gibi birçok dernek kurduk. Bu derneklerin kurucu üyeliğini ve 3’er yıl başkanlıklarını yapmamın yanı sıra, sivil toplum kuruluşlarında da kurucu ve yönetici olarak  görev aldım. Aynı zamanda Makedonya’nın Malatya Fahri Konsolosu ‘yum.
Hikmet Tanrıverdi’nin iş hayatındaki başarısının arkasında nasıl bir yaklaşım var?
Başarının geçtiği yoldaki en önemli iki etkenin; disiplin ve çok çalışmak olduğuna inanıyorum. Öte yandan bugüne dek edindiğim tecrübe ve kuşkusuz iyi bir ekip sayesinde geleceği öngörebilme yeteneği kazanmamın başarım üzerinde oldukça etkili olduğu kanısındayım. Henüz öğrenciyken başlayan iş hayatım, sektörün geleceğine dair analiz yapmama olanak verdi.  Her fikre aynı pozitif bakış açısıyla yaklaşarak, saçma bile gelse kulaklarımı tıkamadım. Geleneksel yöntemlerinin yerini nitelikli üretime, inovasyona ve özgün tasarımlara bıraktığı günümüz piyasa koşullarında bu ilkenin çok daha önemli olduğunu düşünüyorum.
Hem Tanrıverdi Moda’nın, hem de İHKİB’in uzun yıllardır yöneticiliğini yapıyorsunuz. Firma yöneticiliği ile STK yöneticiliğinin birbirine benzeyen ve birbirinden ayıran yönleri neler sizce? Hangi hususlara, hangi dinamiklere dikkat edilmeli?
Yöneticiliğin temel felsefesi, hangi alanda olursanız olun güvendiğiniz bir ekiple çalışmak ve çalıştığınız insanlar başta olmak üzere insan ile birlikte işinize de saygı göstermektir.  Güvendiği ekiple çalışan bir liderin başarıya en yakın liderler olduklarını söyleyebilirim. Diğer yandan, dinlemeyi bilen, on yıl sonrasını bugünden görebilen bir yöneticinin başarısız olabileceğine ihtimal vermiyorum. Firma yöneticiliği ile STK yöneticiliği arasındaki farka gelince:  Şirketler temelde ekonomik yapılanmalar ve varlıklarını sürdürebilmeleri için kârlılık temelinde faaliyetlerini sürdürmeleri gerekiyor. Kâr etmeyen firmayı uzun süre ayakta tutamazsınız, eninde sonunda kapıya kilit vurmak zorunda kalırsınız. Bildiğiniz gibi kapanan her işletme, aynı zamanda onlarca, bazen yüzlerce hatta binlerce kişinin işsiz kalması demek. Haliyle bir şirketi yönetiyorsanız öncelikle kârlılık temelinde hareket etmeniz gerekiyor. Sivil toplum kuruluşlarında ise başarı kriterini faaliyet gösterilen alan için sağlanan maksimum soysal fayda oluşturuyor. Yöneticinin de planlamalarını bu temelde yapması gerekiyor.
İHKİB deneyiminin, sizin özelinizdeki en önemli öğretisi ne oldu?
İHKİB, 7 bin 500’e yakın ihracatçı üyeye sahip büyük bir birlik olmasının yanında hazır giyim ve konfeksiyon, tekstille birlikte Türkiye’nin en büyük ihracatçı sektörü konumundadır.  Yıllık 17 milyar dolara ulaşan toplam hazır giyim ve konfeksiyon ihracatının yüzde 73’ünü İHKİB üyeleri yapıyor. İHKİB’de Türkiye için üreten, döviz kazandırma amacıyla yeryüzünde adım atmadık yer bırakmayan büyük bir ekiple çalışma şansına sahip olmamın en büyük getirisi; küresel piyasalardaki zorlu rekabet şartlarında azmin, dayanışmanın, bilgi birikiminin ve paylaşmanın değerini gözlemleme imkânı bulmamdır.
İHKİB olarak tasarıma büyük önem verdiğinizi biliyoruz. Tasarım sektör için neden önemli?  
Biz hem sektörümüzün küresel pazarlarda rekabet gücünü korumak ve arttırmak hem de daha yüksek katma değerli ürünlerle ülkemize daha fazla döviz kazandırmak istiyoruz.  Aslında birbirinden bağımsız düşünülemeyecek bu iki hedefin yolu tasarımdan ve inovasyondan geçiyor. Gururla şunu söyleyebilirim: Türkiye’de bu iki sihirli kelimenin önemini ilk fark eden sektör Türk moda endüstrisi oldu. Daha tasarımın T’sinin ağza alınmadığı yıllarda startını verdiğimiz Koza Genç Moda Tasarımcıları Yarışması bunun en önemli kanıtı. Çeyrek asırda 200’den fazla tasarımcıyı sektöre kazandırdık. Bugün sektörde adını duyduğunuz, yurt içinde ve yurt dışında başarıdan başarıya koşan Bahar Korcan’dan Hakan Yıldırım’a, Gamze Saraçoğlu’ndan, Ümit Ünal’a, Özgür Masur’dan, Zeynep Tosun’a onlarca tasarımcımız Koza’dan çıktı. Bir Çin atasözü, ‘Geleceğin bütün çiçekleri, bugünün tohumlarının içindedir’ diyor. Ben de bu sözden esinlenerek bugüne kadar olduğu gibi geleceğin en büyük tasarımcılarının da KOZA’dan çıkacağını iddia ediyorum.
KOZA Genç Moda Tasarımcıları Yarışması’nın sektöre katkısı nedir?  
Türkiye’nin kilogram başına ihracat geliri ortalama 1,5 dolar. Hazır giyim ve konfeksiyonda bu rakam 20 dolar civarında.  Mücevher ve savunma sanayiinden sonra katma değerli ihracatta üçüncü sırada yer alıyoruz.  Orta vadede bu rakamı 40-50 dolarlara çıkarmayı konuşuyoruz.  Hazır giyim ve konfeksiyon dışında hiçbir sektörün yakın gelecekte böyle bir düzeye erişme potansiyeli bulunmuyor. Buradaki sihirli kelime tasarım. Mevcut alt yapımız, bilgi birikimimiz, 25 yıldan bu yana Koza’dan çıkarak moda endüstrisine kazandırdığımız tasarımcılarımızın dinamizmi, yaratıcılıkları bize bu cesareti ve inancı veriyor.
Türk moda sektörü ile ilgili görüşlerinizi alabilir miyiz? 
Türkiye olarak dünyanın yedinci, Avrupa Birliği’nin üçüncü hazır giyim tedarikçisiyiz. Ülkemizin 81 vilayetinde üretiyor, 200’ün üzerinde ülkeye ihracat yapıyoruz. Yılda 17 milyar dolarla ikinci büyük ihracatçı sektör durumundayız. Ülkemize her yıl ortalama 15 milyar dolar net döviz girdisi sağlıyor, sadece üretimde 500 bine yakın insanımızı istihdam ediyoruz.  Hızlı moda, esnek üretim, kurumsal sosyal sorumluluk gibi birçok alanda rakiplerimizden çok daha önde bulunuyoruz.  Markalı ihracatta henüz istediğimiz noktada olmasak da her geçen yıl daha iyiye gittiğimizi söyleyebilirim. Hazır giyim ve konfeksiyon sektörünün uzun vadede de Türkiye ekonomisi için vazgeçilmezliğini koruyacağına inanıyoruz.  Bütün planlarımızı bu değerlendirme çerçevesinde yapıyoruz ve hazır giyim üretiminden moda endüstrisine geçiş sürecini hızlandırmak için bütün fırsatları değerlendiriyoruz. Bu yolculukta Koza yarışmasından çıkan tasarımcılarımızın ve yine İHKİB bünyesinde faaliyet gösteren İstanbul Moda Akademisi’nden (İMA) mezun gençlerimizin büyük katkısını gördük, görmeye de devam edeceğiz.
Türk moda endüstrisinin dünyaya tanıtımında MBFWI’nin katkısından söz eder misiniz?
İHKİB tarafından Türkiye’ye kazandırılan Mercedes-Benz Fashion Week İstanbul (MBFWI) Türk moda endüstrisinin dünyaya açılan penceresi konumundadır. Markalarımızın uluslararası düzeyde tanıtılması ve markalı ihracatın payının artırılma hedefimize ulaşabilmemiz için büyük önem taşıyor. Diğer taraftan İstanbul’un tasarımcılarımıza verdiği ilhamla milyonlarca liralık bir ekonomi doğuyor. Hafta boyunca küresel moda çevrelerinde Türkiye hazır giyim endüstrisi konuşuluyor. İstanbul’un marka gücü artıyor, tasarımcımız, sanayicimiz ve moda endüstrimiz kazanıyor, Türkiye kazanıyor. Her yıl iki kez düzenlenen MBFWI, küresel arenada Türkiye’nin en çok bilinen 10 markası olarak yoluna devam ediyor. İHKİB’in yarattığı küresel bir marka olan olan MBFWI’nın arkasında Türk hazır giyim endüstrisinin gücü var. Moda haftasının arkasına endüstriyel destek koymazsanız, her defasında yeni ve yaratıcı tasarımlar çıkaramazsanız istediğiniz kadar iyi organizasyon yapın yine de yerinizde sayarsınız.  Biz bu gerçekten hareketle MBFWI’yı dünyanın ilk 5 moda organizasyonundan biri haline getirmek için her türlü desteği veriyoruz.
Sektörün toplam ihracatının yüzde kaçı “markalı” yapılıyor? Bu oran yeterli mi? Neden?
Hazırgiyim ve konfeksiyon sektörünün toplam ihracatının yaklaşık yüzde 15’i, yani 17 milyar dolarlık ihracatımızın yaklaşık 2,5 milyar dolarlık bölümünü markalı ürünler oluşturuyor. Dünyanın yedinci büyük hazır giyim tedarikçisi olarak elbette hem toplam ihracatımızı hem de markalı ürünlerin payını yeterli görmüyoruz. Markalı ihracatın toplam ihracat içindeki oranını yükseltmek durumundayız. Ancak bu şekilde sektörel ihracatımızın katma değerini artırabilir, markalı ihracatla sıçrama yapabiliriz.
Sektörün 5 yıl sonrası için markalı ihracat hedef oranı nedir? Bu hedefe nasıl ulaşılabilir? Markalı ihracatın artması için neler yapılmalı?
Sektörümüzün 5 yıl sonrası için markalı ihracatını mevcudun en az iki katına, yani yüzde 30’a çıkarmayı hedefliyor. Bunun yolu tasarıma odaklanmaktan, katma değerli üretimi arttırmaktan geçiyor. Hedefe ulaşılabilmesi için sektörümüzün yurtdışındaki ofis ve mağaza sayısını artırması, devletin Turquality, marka desteği gibi teşviklerle bu süreci desteklemesi gerekiyor. Nitekim uluslararası ticarette ülkeler ve sektörler arası rekabet günden güne daha da zorlaşıyor ve hazır giyim sektöründe yeni oyuncuların sahneyle çıkmasıyla rekabet giderek daha fazla kızışıyor. Bu çerçevede sektör üyesi firmalarımız markalı ihracatın artırılması için verilen Turquality ve marka desteklerinden daha çok yararlanmalı ve devlet bu destekleri daha da artırmalı. Nitekim markalı ihracatın artışındaki en önemli ayak firma ve markalarımızın yurt dışındaki mağaza sayısını artırmalarına dayanıyor. Turquality ve marka destekleri de yurtdışı ofis ve mağaza destekleri içerdiğinden bu destekler sektör üyesi firmalarımızın markalaşması ve dolayısıyla markalı ihracatın artmasını sağlıyor. Sektörümüz firmaları yurtdışında ne kadar çok fazla ofis ve mağaza açabilirlerse, o ülkelere kendi markalarından ihracatlar da aynı nispette artıyor.
Türk markalarını yurt dışında her geçen gün daha fazla görüyoruz.  Yakın gelecekte küresel çapta Türk markalarını da  görme imkanımız olacak mı?
Cumhuriyetimizin kuruluşunun 100’üncü yılını kutlayacağımız 2023’te küresel ölçekte en az 10 Türk markası çıkarma gibi bir hedef var. Gururla belirtmem gerekir ki küresel ölçekte ilk Türk markasını hazır giyim sektörümüz çıkardı. Bugün hazır giyim markalarımızın dünyanın dört bir yanında 1500’ün üzerinde mağazası ve binlerce satış noktası var.  Önümüzdeki dönemde yine hazır giyimden küresel ölçekte markalar çıkaracağımıza inanıyorum. Bu potansiyele sahip olduğumuzu da görüyorum.
İHKİB  birkaç hafta önce “Hazırgiyim Vizyon Belgesi’ni ve 6 maddelik bir strateji belgesini kamuoyuna duyurdu. Bu 6 maddede neler var, strateji değişikliğine neden gerek duyuldu? 
Hazır giyim ve konfeksiyonda Türkiye olarak küresel oyuncular arasında yer alıyoruz. Dünyanın yedinci, AB’nin üçüncü büyük tedarikçisiyiz. 60 milyar dolarlık ihracat hedefine ulaşabilmemiz için dünya ölçeğinde üçüncü büyük tedarikçi olmak durumundayız. Bizi bu iddialı hedefe ulaştıracak rota değişikliği için uzun süredir çalışıyoruz. Bu çerçevede dünyanın önde gelen araştırma şirketlerinden McKinsey’in analitik desteğini alarak sektörün röntgenini çektik. 2005-2015 döneminde küresel hazır giyim ihracatının her yıl ortalama yüzde 5,1 büyüdüğü görülüyor. Hatırlayalım, 2005 yılında kotalar kalktı. Bu nedenle hem rekabet hem de rakiplerin sayısı arttı. Ardından Çin tehdidi gündeme geldi, Türkiye dâhil dünya pazarları Çin mallarının istilasına uğradı. Bunun sonucu olarak, dünya ticaretini fiyat bazlı rekabet belirlemeye başladı. Bütün bu gelişmeler ne yazık ki Türkiye’nin hazır giyim ihracatına olumsuz yansıdı.  2005-2015 döneminde Türkiye’nin hazır giyim ihracatı dünya ortalamasının yarısı kadar büyüyebildi. Söz konusu dönemde küresel ihracattaki payımız yüzde 4,2’den yüzde 3,3 geriledi. Bir başka ifade ile ihracat pazarımız neredeyse yüzde 25 daraldı. Dünyanın en büyük üç ihracatçısından biri olabilmek için kimsenin oynayamadığı bir oyunu oynamak zorundayız.  Bu oyunu oynayabileceğimiz tek sahne var, o da AB pazarı. Elbette dünyanın bütün ülkeleri ihracat radarımızda olacak. Ancak Türkiye’nin Avrupa pazarı için bugüne kadar sunduğu ve bundan sonra da güçlendirerek sunabileceği bir değer önermesi bulunuyor. Türkiye olarak Avrupa’nın yakından tedarik pazarının yarısına sahibiz. Avrupa’daki perakendeci dostlarımız 2023 yılında 30 milyar dolar yakından alım yapacaklar. Biz işte bu noktada “yakın ülke” kartımızı oynayacağız ve Türkiye olarak yakından tedarik pazarındaki payımızı yüzde 75’e yükseltip AB’ye yıllık ihracatımızı 22-23 milyar dolarlar seviyesine taşıyacağız. Bu büyük  pazarı özellikle Fas, Tunus ve Portekiz gibi ülkelere kaptırmamak için çok çalışmak zorundayız.
McKinsey’in analitik desteği ile Türkiye hazır giyim sektörünü dünya üçüncülüğüne taşıyacak altı hamlelik stratejinin ana başlıkları şöyle:  
  • En dijital tedarik zinciri: Üreticilerimizin dijitalleşmeye yatırımını teşvik ederek, Türkiye’yi en dijital tedarik zinciri konumuna taşıyacağız. Böylece küresel alım gruplarıyla stratejik işbirliğimizi arttıracak alt yapıyı güçlendireceğiz.
  • Küresel ilk 100’de 5 Türk markası: Küresel ilk 100’de halen bir Türk perakende markası bulunuyor. İhracatın geliştirilmesi için şansı olan markalarımızı destekleyerek bu rakamı en az 5’e çıkarmak için kamu otoritesinin gücünü de arkamıza alarak çalışacağız.
  • Verimlilikte öncü üretici:  Üretimde birim maliyetleri düşürebilmek için üyelerimizi verimlilik  odaklı yatırımlara teşvik edeceğiz. Böylece orta fiyat seviyelerinde rekabet gücümüzü arttıracağız.
  • Hızlı moda tasarımı ve katma değerli ürünlerde öncü: Hızlı moda tasarımı ve yüksek katma değerli üretim yetkinliğimizi arttırarak bu konuda en çok bilinen 5 ülke arasına gireceğiz.
  • Made Fully in Turkey: Hazır giyim değer zincirinin tüm alanlarında oynama yeteneğine sahip bir oyuncu olarak rekabetçi bir Made Fully in Turkey markası yaratacağız. Böylece yakın mesafe içinde üretimin çevresel avantajlarından faydalanarak en çevreci üretici pozisyonumuzu güçlendireceğiz.
  • Perakende değer zincirinde oyun alanını genişletmek: Özellikle Avrupa pazarında çok markalı ve markasız perakende mağazaları ile kuvvetli iş birlikleri kurarak Türkiye’den tedarik yapan hazır giyim toptancıları yaratacağız.