Ara
Genel

Özgörkey Otomotiv Orkestra Şefi Toygun Tunçer

Blog Image
Yazar: Franchise Market Türkiye 26 Kasım 2018
Başarılı ve farklı bir iş adamısınız, iş dünyasının başarıya odaklı tekdüzeliğinin yanında siz başarıyı, hayatın her alanında etkili olarak getirenlerdensiniz. Kişisel gelişiminizin ve sosyal alanlardaki hobilerinizin aslında başarıyı getirdiğini söyleyebilir miyiz? Yaşamın her alanında faaliyet göstermenin iş hayatının stresli dünyasında getirileri sizce nelerdir?
Tekdüze yaşamayı sevmiyorum. Sanat ve sporun yaratıcılığı tetiklediğini düşünüyorum. Hayatın her alanında var olmak mümkün değil ama belli alanlarında seçiciyim. İş hayatının stresli dünyasını değiştirmek pek mümkün olmasa da bunu eğlenceli hale getirmeliyiz. Motivasyonu çalışma arkadaşlarınızla birlikte sağladığınızda hedefler ne derece yüksek olursa olsun, bunları başarmanın keyfi de o denli büyük oluyor. Sosyal alandaki hobilerim belirttiğim gibi benim iş ve iş dışı yaratıcılıklarımı tetiklemek için varlar ve onlarla mutluyum.
İş hayatının zorlu zamanlarında size nefes aldıran ve ilham almanızı sağlayan ritüelleriniz var mı? Varsa bu ritüellerinizin neler olduğunu ve nasıl oluştuğunu anlatabilir misiniz?
İş hayatı benim için aslında daha da stresli olabilen  normal  hayatın  kaçamak uzantısı ve tatilleridir. Yani herkes tatillere giderken ben iş hayatında yüksek derecede dinlenebiliyorum. Ya da bu disiplin beni diri tutuyor.  Sorunuzu ters taraftan yanıtlarsam; özel alanda bana oksijen pompalayan ve de motivasyonumu yükselten unsurlar sabah Muay Thai çalışmalarım, basketbol antrenmanlarım ve de beğendiğim sanatçıların yağlı boya eserlerini incelememdir. Bunlar beni çok rahatlatıyor. Ayrıca 5,5 yaşımdan beri topladığım antikalarım da benim huzurlu olmamı sağlıyor. Ama hem özel hem de iş hayatımda beni tamamen canlandıran 3 şey; oğullarım Barkın, Efe ve de Asrın. Yani bir adaya düştüğümde yanıma alacağım 3 kişi…
Günümüzün eğitim sisteminde iş dünyasında  yer  edinmek  için  ilerleyen gençlerin, hayatın her alanına dahil olmaya, iyi stajlar yakalamaya çalışırken çektikleri tek sıkıntı zaman oluyor.  Peki, siz bunu başarmış bir iş adamı olarak onlara ne önerirsiniz?
Ben zamanın etkin ve verimli kullanılması konularında problem yaşadıklarını gözlemliyorum. Ama bundan daha önemlisi bence net hedeflerinin olmaması. Altyapılarını bu hedeflere uygun olarak biçimlendirmemeleri de önemli bir etken. Önerilerim; çok iyi, büyük ve kurumsal firmalarda staj yapmaları, kendilerine iş dünyasından ve eğitim kadrolarından usta - çırak ilişkisini kurabilecekleri ustaları bulmaları ve de kendilerini onlara kabul ettirmeleridir. Aynı zamanda, sosyal sorumluluk projelerinde anlatabilecekleri hikayeler biriktirmeleri, sanat ve sporun en uç ve uçuk noktalarında yaratıcılıklarını tetiklemek için uğraşmaları ve de iş, üniversite ve siyaset dünyalarından hiçbir kalıba girmeden lobilere başlamalarının gençleri olumlu etkileyeceğini düşünüyorum. Kalıplara girmemekten kastım ise herhangi bir kurum çatısı altında bir siyasi, etnik, dini kimliği üzerlerinde net barındırmamalarıdır.
Her fırsatta oğullarınızdan bahseden ve onlardan enerji alan iyi bir babasınız. Bu başarılı ebeveynlik sürecinin yöneticiliğinize katkı sağladığınızı düşünüyor musunuz?
Yaşam enerjisinin özü devamlılığınızı sağlayabilme becerilerinizde gizli. Bunun en somut kısımlarını aslında çocuklarınızla ortaya koyuyorsunuz. Onlar için ve kendiniz için başarılı olabilmeyi göze aldığınızda enerjinizi doğrulara katalize edip sebep sonuç yasalarını kavramaya başladığınızda, iş yerinde karşılaştığınız problemleri çözme hızınız, kök sebeplere inebilme derinlikleriniz ve de çalışanların halinden anlamanızı sağlayan duygusal zekânız yükseliyor. Her şey N. TESLA’nın da dediği gibi ‘’Evrenin sırlarını keşfetmek istiyorsanız, frekanssal, titreşimsel ve enerjisel yaklaşmalısınız.’’  Enerjinin doğru yere yönlendirilmesi size bumerang  gibi  daha  kuvvetli   enerjileri  toplayarak geri gelebiliyor. Bunun farkında olmak gerekli.
Özgörkey olarak yaza girerken, bize yaptığınız işlerden bahseder misiniz?
Şirket olarak yazları farklı planlarımız yok.  Feast’in, Antalya Laundry’nin otel ve otomotivin işleri yükseliyor. Biz de ekip olarak tam kadro bu yoğunluklara hazırız.
Ekonominin genel olarak sektörlerdeki olumsuz  etkisi  düşünülürse,  otomotiv sektörünün bu koşullardaki durumunu bize anlatır mısınız?
Amerika’nın çelik için uygulamaya alacağı yüksek vergilerin otomotiv üreticilerinin fiyatlarını yükselteceği düşünülüyor. Evet doğru. Bununla birlikte dünyadaki hammadde ve işçilik fiyatları da yükseliyor. Bunlar global tehdit unsurları. Onun yanında petrol ve dolardaki artış da kriz ortamını derinleştirebilir. Şimdilerde Hamburg; dolayısıyla Almanya ve birçok Avrupa Birliği ülkesi, şehirlerinde dizel araçların olmayacağını, bunlar için ek vergiler alacaklarını beyan etti. 2023’ten itibaren birçok firma da Kyoto protokollerinin uzantısı gereği dizel araç üretimlerini durdurup benzinli ve elektrikli modellere yoğunlaşacaklar. Yani bu trend yeşil çevre adına 2019’dan sonra Türkiye’de de MTV’nin yanında dizel araçlar için ek bir çevre vergisi doğurabilir. Nur topu gibi yeni bir vergimizin olmaması adına şimdiden dizel araçları kullanmayı bırakmak gerekiyor.  Çünkü dizeldeki setan sayısı yakıtın yanmasını arttırıyor ama kalitesiz dizel yakıt da olunca çevre normal benzinli bir araca göre 2-3 kat kirlenebiliyor. Temiz bir dünyada yaşamak amacımız olmalı ama elektrikli araçların da elektriği nerden, ne şekilde, hangi riskleri içererek ürettikleri ve de daha ucuz olup olmadıkları da ayrı bir tartışma konusu.
Türkiye olarak, lükse ve lüks araca düşkün bir ülkeyiz. Ülkemizde birçok vatandaşın bütçesi yeterli olmamasına rağmen lüks kategorisinde bir aracı var. Bu durumun sektörde bir yansıması ya da geri dönüşü var mı?
1990 ve 2008 arası çok iyi bir otomobil ortalama çok lüks bir daire fiyatıydı. Şimdi 2008 sonrası durum biraz farklı. Küçük motorlu çok lüks 1,6 BMW 520i fiyatı 375.000 TL iken bunun karşılığında lüks bir 4+1 daire ortalama 1-1,5 milyon TL arasında. Yani Türkiye’de lüksün tanımı değişti. Eskiden anne ve babalarımız tasarruf faktörlerini uygularken, yani yatırımlar yaparken, yeni nesil harcamasını giyinmesini ve de binmesini seviyor. 2000 senesinde kabaca 7.000 civarı lüks otomobil satılırken pazarda bu rakam geçen sene 80.000’leri buldu.  GSMH’nın artması, paraların yastık altından çıkması, lüks tüketim kavramının değişmesi ve yeni nesil tüketici alışkanlıkları lüksü, lüks olmaktan çıkarıp bunu bir ihtiyaç olarak çoktan tanımladı. Vergi Usul Kanunu’ndaki değişiklikler de tüketimi nispeten destekleyince ve geçmiş banka faiz oranları da düşünüldüğünde, bu iş en çok lüks otomobillere, küçük motor da olsa binmek isteyenlere yaradı.
Yenilikçi bir yaşama doğru ilerlediğimiz ve her alanda geri dönüşümün başladığı bu dönemde sizin projeleriniz nelerdir? Doğaya dost teknoloji gündemin en popüler konusu, son zamanlarda doğaya dost araçlarda büyük yankılar uyandırıyor. Siz bu durumun Türkiye’deki yansımasını nasıl görüyorsunuz? Sizce tüketici bu yönde bir talep oluşturacak mı?
Avrupa Birliği uyum yasaları çerçevesinde, çevreci politikalarla dizel araçların terk edilmeye başlanacağı, benzinli ve elektrikli yükselen trendin bir parçası olmaya başlayacağımız kesin. Ama burada da belirleyici unsur; başta ÖTV dahil devletin uygulayacağı teşvik  edici  ya  da  engelleyici  vergi oranları olacaktır. Ama işin özü olarak bir talep yarattırılan değil, talep oluşturan ağır sanayiye ve yüksek teknolojiye sahip marka yaratabilen bir ülke olmak zorundayız. Çünkü drone çağı, yapay zekâ çağı ve hatta insanlık 2.0 çağı başladı bile…
Seçtiğiniz iş arkadaşlarınızın enerjik ve eğlenceli olmalarına özen gösterdiğinizi belirtmişsiniz. Bu durumun önemini bizlerle paylaşır mısınız?
Eğlenceli, stresi yönetebilen kişilerle çalışıyoruz. Yaratıcı olabilmeleri, analitik, hızlı ve fark yaratan kişiler tercihlerimiz.    Sosyal sorumluluk projelerinde yer almaları çok önemli. Onun dışında not ortalaması, yabancı diller vs. hepsi 2. planda bile değil 3. planda. Yaptıkları işten ve de  çalışma  arkadaşlarından keyif almaları bizim için çok ama çok önemli.   Takım bu kişilerden kurulursa bu enerji ve sinerji mutlak başarıyı getiriyor. İşin tılsımı da burada zaten. Mutlu müşteriler için ilk ve en önce mutlu çalışanlar gerekli. Bu takımı da yaratabilmek için iyi bir orkestra şefi tabii ki…