Terminalden Dünyaya Türk Kahvesi


Terminaller
Nasıl olur bir markayı ülke sınırları dışına çıkarmak? Sizce de biraz efor istemez mi? Eğer markanız artık kabına sığmıyor hatta taşıyorsa, onun yolu yol, siz de artık bir yolcusunuz demektir.
Yaklaşık son 15 yılım terminallerde geçti. Bunların büyük çoğunluğu uçaklarla, farklı şehirler ve ülkeler arasında yapılan seyahatlerle doluydu. Bugüne kadar 500’ün üzerinde uluslararası gidiş-dönüş uçuş yaptım. Bir de Avrupa’nın dev tren terminallerini ekleyince, ciddi bir terminal uzmanı oldum.
Terminaller ilginç yerlerdir. İnsana çok şey öğretir. Havali-
manına giderken uçuş saatini defalarca kontrol etmek alışkanlık haline gelir. Güvenlik kapılarından geçerken bir ritüel başlar: çantalardan laptop ve iPad çıkarılır; cepteki bozuk para, anahtar, çakmak, sıvılar; mont, kemer derken hepsi kutulara yerleştirilir. Ve X-ray cihazından, “Acaba bir şey unuttum mu?” duygusuyla geçilir. Bu işin jargonu budur.
Aslında terminaller, bir ülkenin nasıl bir yer olduğunu hemen anlayabildiğiniz; imajını tek seferde yansıtan giriş ve çıkış kapılarıdır. Orada karşılanır yeni gelen misafirler ve oradan uğurlanır, o ülkede bazen güzel, bazen duygusal anılar yaşamış yolcular.
Bir ülkenin neye benzediğini, terminaldeki insanlara bakarak çok hızlı anlarsınız. O yüzden çok önemlidir; yolcuyu ya da ülkeye ilk defa geleni terminalde doğru karşılamak ve uğurlamak.
Kültürümüzün en güzel parçasıdır, birini elinde bir şeyle karşılamak ya da uğurlamak. Özellikle karşılarken bazen elimizde bir çiçek, yolcu ederken veya biz bir yere giderken ise elimizde bir paket lokum, çoğunlukla da taze kavrulmuş Türk kahvesi olur. Hediye vermek, adetimizdir.
Bu değerler, bizi biz yapar. Misafiri güler yüzle uğurlamak, ülkemizi hatırlatacak hediyeler vermek, hatıralar bırakmak, kültürümüzün temelidir.
İşte böyle hediye ettiğimiz, içtikçe “40 yıl hatırı kalsın” dediğimiz Türk kahvesinin yıllık ihracatı, geçen yıllarda yaklaşık 40 ila 50 milyon dolar arasında olmuş.
İyi bir rakam gibi görünse de, kavurup özenle öğüttüğümüz Türk kahvemizin daha gidecek çok yolu var.
Avrupa’daki birçok ülke, bizden onlarca kat daha fazla ihracat yapıyor. Demek ki daha çok çalışmamız gerekiyor.
İhracat yaparken hoş sohbetimizi, 40 yıllık hatırımızı ve yolcu uğurlama kültürümüzü de içine katmalı; daha fazla Türk kahvesi, lokum ve akide şekeri sunmalıyız. Bunu bazen kahveyi ihraç ederek, bazen de o ülkelerde kahveci açarak yapmalıyız.
Gelen yolcudur, giden yolcudur; terminalde bekleyen ev sahibi ise hasretle bakar: “Bizi unutma: gittiğin ülkede kahvemizi içerken,, lokumumuzu yerken hatırla” der.
İşte böyle, yıllarca her gittiğim kişiye bir lokum, bir paket Türk kahvesi hediye ettim, terminallerde zaman aşındırdım. Yetti mi? Tabii ki yetmedi. Şimdi hepimizin aynı heyecan ve konsantrasyonla tekrar hediye paketleri yapma zamanı. Yolumuz açık olsun.
İlginizi Çekebilir

40 YAŞ VE ÜZERİ BİREYLER İÇİN RUTİN SAĞLIK TARAMALARININ ÖNEMİ

TÜRKİYE’DEN AVRUPA’YA AÇILAN EN AVANTAJLI KAPI: YUNANİSTAN GOLDEN VISA
