Ara
Genel

Sınırda Kişiliğin (Borderline) Sosyokültürel Algılanma Biçimleri

Blog Image
Yazar: M.Kemal SAYAR 27 Ocak 2022

Alt disiplinleriyle beraber psikoloji ve psikiyatri gibi modern bilimlerde ihtilaf, kaçınılmazdır ve düşünsel aktiviteyi konunun daha güç algılanan bölümlerine yönelmeye ittiği için arzulanan da bir şeydir. Birçok klinisyen ve yakın zamanın düşünürleri, sınırda (borderline) kişilik düşüncesinin klasik ve modern yorumlarını destekleyen metodolojik illüzyonlarıyla ciddi bir şekilde ilk defa ilgilenmiş ve halihazırda bulunan bilginin nihai ve düzenli bir şekilde paketlenmiş olmadığını göstermiştir.

Günümüze ait sınırda kişilik bozukluğu salgını, yaklaşık son çeyrek asırdır Batı hayatını şekillendiren sosyokültürel iki eğilime atfedilebilir; bunlardan ilki, hatalı ve erken dönem ebeveyn-çocuk ilişkilerini iyileştirmek yerine kötüleştiren sosyal adetlerin ortaya çıkışı ve ikincisi, bu yaygın ilişki problemlerini evvelden beri düzelten kurumların kaybolan gücü. Kararsızlık ve hayatın geneline nüfuz eden bir dengesizlik hali, sınırda kişilik bozukluğuna sahip birinin hayatına değişken ve kontrol edilemez duygular, inip çıkan davranışlar olarak girer. Aşırı fevri ve genelde tahmin edilemez olduklarından diğer insanlar onların etrafında genelde kendilerini rahatsız hissederler ve bunun sonucunda da bu rahatsızlıktan mustarip insanlar aradıkları destek yerine genellikle reddedilmeyle daha sık karşılaşırlar.

Bu kişilerde keyifsizlik, depresyon ve öz yıkım hareketleri yaygındır. Düzensizlik ve karşıtlığa olan meyilleri, zaten azalmış olan bütünlük hislerini ters yönden besleyip, sağlıksız bütünlük hislerini çoğaltan yeni tecrübeler olarak hayatlarında hem sebep hem sonuç olarak çoğalmaya devam eder.

Düzeltici Sosyal Geleneklerin Azalışı

Geleneksel ve organize olmuş toplulukların dokusunda, gençlere hatalarını telafi etmelerini sağlayacak desteği aşılamak vardır. Geniş aileler, ruhani liderler, öğretmenler ve komşular ebeveynleriyle ilişki problemleri yaşayan çocuklara onların yerine geçecek desteği sağlayarak onlara bir nevi rol modelliği sağlarlar. Bu vekaleten yardım gençlerin toplumun oluşturduğu esas norm ve değerlere karşı kabul eder olmalarını sağlar. Dolayısıyla bu makalenin tezi de geçmişte yaşanan değişikliklerin sadece içruhsal dağılmayı ve parçalara ayrılmayı teşvik etmediği ama ayrıca ruha sağlık ve güç veren adetlerin kesintiye uğrayarak borderline patolojisini oluşturan özelliklerin rastlanması ve kötüleşmesine katkıda bulunduğudur. Daha önceden birçokları için sığınak görevi gören toplumun geleneksel kuruluşları tarihsel gücünü ve modern dünya üzerindeki kontrolünü büyük oranda kaybetmiştir.

Geniş ailenin dağılışı, bekar anne/babaların ve tek çocukların çoğalması ailelerin izolasyonunu körüklüyor. Eskiden çocuklar evde ihmalkarlık veyahut kötü davranışla karşılaştıklarında sıklıkla ailesel veya komşulardan vekil ebeveynlik buluyorlardı. Daha az disiplin ve daha çok şefkatle ebeveynlerin yerine geçen kimseler anne babayla çocuk arasındaki yıkıcı ilişkinin ruhsal zararını tamir ederken, çocukların taklit ve içselleştirme için lüzum görünen toplumsal gelenek ve kişisel değer alanlarında da büyük bir yer dolduruyordu.

Sosyal adaletsizliğin nüfuz ettiği yerlerde görülen yoksulluk ve kimsesizlikle tezat oluşturan baştan çıkarıcı reklamlar ve alışveriş merkezlerinin oluşturduğu sinir bozukluğu bir yana; bu durumun kötü okullar, yetersiz çevre ve evlerde büyüyen çocuklarda yarattığı düş kırıklığı da kayda değerdir. Gerçeklik her umudu zayıflatırken ve toplumda varoluş müthiş bir şekilde iki yüzlü ve acımasızken insan neden erişilemez amaçlar ardından gitsin ki?

Böyle çocuklar psikososyal dünyalarında niyet ve zorunluluk yaratmak adına hakiki bir yükümlülük ve gerçek amaçlara sahip olmadan da dağınık ve yönelimsiz kalıyorlar. Durkheim’in bahsettiği ‘anomi’, yani toplumun tasdik ettiği bir anlamdan yoksun olarak kültürce teşvik edilmiş amaçlardan mahrum kalmanın ötesinde, çocuklar ne onaylanmış toplumsal alışkanlıkları ne de topluma dair değerleri bünyesinde barındırıyor. Sonuçta da sınırda kişilik bozukluğunda özellikle görünen varlıklarında amaçsız ve davranışlarında normsuz oluyorlar

Kısaltılmıştır.

*Theodore Million (özet, çeviri: Melike Sabak)