Ara
Genel

HİSSEDEMEYEN BEYİN KARAR DA VEREMEZ

Blog Image
Yazar: Mustafa BAYINDIR 15 Nisan 2019
Silahlı soygun ihbarını alan polis hızla olay yerine intikal eder. Kısa bir kovalamacının ardından olay yerinde iki kişiyi kıskıvrak yakalayarak karakola getirirler. Henüz tüm deliller suçu onların işlediğini göstermese de komiser neredeyse durumdan emin olduğu için bu iki adamı birbirleri ile olan iletişimleri tamamen kesilecek şekilde iki ayrı sorgu odasına alır ve ikisine de aynı teklifte bulunur. Teklif çok basittir ve tutukluların bir karar vermesi gerekir.
  • Eğer her iki tutuklu da suçu işlediklerini itiraf ederse her ikisi de 5 yıl hapse mahkum edilecektir.
  • Eğer biri diğeri aleyhinde ifade verirse ve aleyhine ifade verilen kişi sessiz kalırsa sessiz kalan 20 yıl hapse mahkum edilecektir.
  • Eğer her ikisi de sessiz kalırsa her iki tutuklu da 1 yıl hapse mahkum edilecektir.
Bu iki mahkumdan biri siz olsaydınız nasıl karar verirdiniz? Diğer kişinin suçu işlediğine dair aleyhinde ifade mi verirdiniz, sessiz mi kalırdınız ya da suçu birlikte işlediğinize dair bir itirafta mı bulunurdunuz? Karar vermesi zor bir durum değil mi? İngilizce’si “Prisoners’ Dilemma” yani tutuklu ikilemi ya da mahkum çıkmazı olarak adlandırılan bu karar verme oyunu Merill Flood ve Melvin Dresher tarafından 1950’lerde geliştirilmiş bir oyun teoremidir. Bu ve benzeri sorularla insanoğlu, karar aldığı ilk günden bu yana bunu nasıl yaptığına dair kafa yormuştur. Sadece karar vermek değil, olası seçenekler arasında en doğru kararı verme konusunda sayısız araştırmalar yapılmış, makaleler ve kitaplar yazılmıştır. İş hayatımızdan sosyal yaşantımıza kadar hemen her zaman diliminde kesintisiz bir kararlar silsilesi içinde yüzeriz. İşlerin nasıl yönetileceği, evlilik yapacağınız kişinin seçimi, kariyer yolculuğu, yapılacak yatırımlar, çocukların nasıl yetiştirileceği, araba almak ya da ev almak gibi bizi ya da çevremizdeki herkesi etkileyecek hayati kararların yanında, gün içinde yapacaklarımızla ilgili bizi harekete geçirecek basit kararları da fark etmeden alırız. Bu durumlardaki orta unsur, bir boşlukta hareket etmiyor olmamızdır. Bizimle birlikte dört bir yanımız tercihleri bizimkilerle etkileşen aktif karar vericilerle çevrilidir. Bu etkileşimin düşünce ve eylemlerimiz üzerinde önemli bir etkisi vardır. Peki beynimiz karar alırken nelere dikkat ediyor? Doğru kararı almak için ne yapmak gerekir? Bu ve benzeri sorulara ilişkin tespitler Antik Yunan’a kadar dayanır. İlk tespit “insanlar akılcı varlıklardır” der. Platon ve Descartes felsefesinin temelinde yatan bu basit fikir, modern iktisadın temelini de oluşturur, bilişsel bilimde uzun yıllar süren araştırmalarda yine aynı fikirden feyz alınmıştır. Zaman içinde bizi tanımlayan kavram akılcılığımız olmuştur. Alternatifleri bilinçli bir biçimde değerlendirdikten, olumlu ve olumsuz yönleri iyice tahlil ettikten sonra karar aldığımız söylenir. Başka bir deyişle mantıklı ve düşünerek hareket eden varlıklar olduğumuza inanırız. Diğer yandan, zihin farklı alanlardan oluşan karmaşık bir ağa benzer ve bu alanların çoğu duygu üretim sürecinin bir parçasıdır. Ne zaman bir karar alacak olsak, beynimiz duygularla dolup taşar. Bir insan soğukkanlı ve aklı başında davranmaya çalıştığında bile, bu duygusal itkiler gizliden gizliye kararımızı etkiler. Yani çoğu zaman rasyonel karar aldığımız düşünürken bile aslında duygusal kararlar vermiş olabiliriz. O zaman hangisi daha doğru karar almamızı sağlar. Akılcı bir varlık olmamızdan yola çıkarak bilgiyi ön plana çıkardığımız rasyonel kararlar mı yoksa ilkel arzularımızdan yola çıkarak kazandığımız güçlü sezgilerimizin eseri duygular mı? Aslında basit hakikat şudur: İyi kararlar alabilmek için beynin iki yönünü de kullanmak gerekir. Bu konudaki ilk çalışmalara ünlü Nörolog Antonio Damasio’da(*) karşılaşıyoruz. 1982’de Eliot adında bir hasta Damasio’ya gelir. Bundan birkaç ay önce Elliot’un korteksinden, beyninin ön lobuna yakın bir yerden küçük bir tümör alınmıştır. Ameliyat olmadan önce Elliot büyük bir şirkette önemli bir pozisyonda çalışan iyi bir aile babası ve örnek bir insandır. Fakat ameliyatla her şey değişmiştir. Zeka seviyesi ve bilişsel süreçlerinde bir sorun olmamasına rağmen artık psikolojik bir kusuru vardır. Karar almaktan acizdir. Bu bozukluk Elliot için normal hayatı olanaksız hale getirmişti. On dakika alması gereken rutin işler şimdi bir saat sürüyordu. “Siyah kalem mi kullansam mavi kalem mi?”, “Acaba hangi radyo istasyonunu dinlesem?” ya da “Arabamı nereye park etsem?” gibi önemsiz ayrıntılar üzerinde durmadan düşünüyordu. Nerde yemek yiyeceğine karar vermek için, tek tek her lokantanın menüsünü, oturma planını ve ışıklandırma sistemini dikkatlice düşünüyor ve sonra tüm lokantalara gidip ne kadar dolu olduğunu kontrol ediyordu. Fakat tüm bu analiz boşunaydı. Elliot yine de nerede yiyeceğine karar veremiyordu. Durumu giderek kötüleşti, karısı evi terk etti, işten atıldı ve dahası Elliot normal zekaya sahip olan ama özellikle kişisel ya da toplumsal meseleler söz konusu olduğunda düzgün karar veremeyen bir adam haline gelmişti. Damasio teşhis için Elliot’ı avuç içlerindeki ter bezlerinin hareketini ölçen bir makineye bağlar (bir insan güçlü duygular hissettiğinde deri gerçek anlamıyla uyarılır ve eller terlemeye başlar). Ardından, Elliot’a normal koşullarda anında duygusal tepkiye yol açan çeşitli fotoğraflar gösterir. Kopmuş bir ayak, çıplak bir kadın, yanmış bir ev, tabanca ve diğerleri. Sonuçlar gayet açıktır. Elliot hiçbir şey hissetmiyordu. Resim ne kadar acayip ya da saldırgan olursa olsun, avuç içleri asla terlemiyordu. Duygusal durumu cansız bir mankeninkinden farksızdı. Elliot’ın patolojisi, duyguların, karar alma sürecinin kritik bir parçası olduğuna işaret ediyordu. Duygularımızdan yoksun kaldığımızda, en basit kararları bile alamaz hale geliriz. Kısacası, “hissedemeyen beyin karar da veremez”. Damasio’dan sonra bu konuda yapılan sayısız araştırma beynimizin hem rasyonel hem de duygusal tarafının birbirinin vazgeçilmez parçası olduğuna işaret ediyor. Fonksiyonel Manyetik Rezonans Görüntüleme (FMRI) teknolojisindeki gelişmelerle, kapalı bir kara kutu konumundaki beynimizin içinde bulunan 100 milyar sinir hücresinin tepkilerini şimdilerde daha net ölçmeye başladık. Yapılan araştırmalar ve elde edilen verilerle değerlendirildiğinde, beynimiz bu konuda hala bir miktar sır olmayı sürdürüyor. Araştırmalar her geçen gün daha hızlı ilerlese de şu anda karar alma sürecimize net bir çözüm üretmek pek mümkün değil. İnsanoğlu, çoğu zaman öngörülemeyen tepkileri nedeniyle dinamik bir varlıktır ve gerçek dünya oldukça değişken ve çok karmaşıktır. Zihinde iki ayrı düşünme sistemi vardır. Bunlardan biri akılcı ve planlı, diğeriyse çabuk, çaba gerektirmeyen ve duygusal niteliktedir. Bu sebeple zaman zaman önümüzdeki alternatifleri akıl süzgecinden geçirmeye ve olasılıkları dikkatlice çözümlemeye ihtiyaç duyarız. Ama bazen de duygularımıza ya da diğer bir ifade ile güçlü sezgilerimize kulak vermemiz gerekir. Karar alma sürecindeki kilit husus, hangi sistemden ne zaman yararlanacağının bilinmesidir. Daha iyi kararlar için atılması gereken ilk adım kendimizi olduğu gibi görmek, kusurlarımızı ve yeteneklerimizi, güçlü yanlarımızı ve zayıflıklarımızı objektif bir yaklaşımla değerlendirmektir. Her şeye rağmen hatalı kararlar almak olasıdır ve aldığınız her karar tam olarak beklentilerinizi karşılayacak etki yaratmayabilir. Fakat unutmayın en iyi karar alıcıların ortak özelliği kesinlikle ümitsizliğe kapılmamalarıdır. Hatalara odaklanmak, durumdan hayıflanmak ya da ümidini kaybedip karalar bağlamak yerine, hatalarından ders çıkarak yeni davranış biçimleri geliştirirler. İyi karar alıcılar neyi daha farklı yapabilirdim şeklinde düşünürler ve böylece nöronlarına bir dahaki sefere nasıl davranmaları gerektiğini öğretmiş olurlar. İnsan beynine ilişkin şaşırtıcı ve sarsılmaz gerçek şudur: İnsan beyni kendisini her zaman geliştirilebilir ve unutmayın bu sayede her geçen gün daha iyi kararlar alabiliriz.
psikoloji

İlginizi Çekebilir

Yayla Agro, MÜSİAD EXPO 2024'te ürünlerini tanıttı

Yayla Agro, MÜSİAD EXPO 2024'te ürünlerini tanıttı

Franchise Market Türkiye — 2024-12-03 10:49:00
Onna Hair, protez saç hakkında merak edilenleri anlattı

Onna Hair, protez saç hakkında merak edilenleri anlattı

Franchise Market Türkiye — 2024-12-03 10:40:00