Ara
Genel

2030 Hedefleri ve Kurumsal Sosyal Sorumluluk

11 Mayıs 2022 — Yazar: Buğçe Ağca

Değer yaratan markalar aslında geleceklerine yatırım yapmaktalar

2016 yılının Ocak ayında Birleşmiş Milletler tarafından hazırlanıp yürürlüğe sokulan, 17 başlıklı küresel kalkınma hedefleri 2030 yılına kadar gerçekleştirilmek istenen hedeflerdir. Bu hedeflere bu yüzden hem 2030 hedefleri hem de sürdürülebilir kalkınma hedefleri denmektedir. Yoksul bölgelerin kalkındırılması, dünyanın ekolojik bütünlüğünün koruması ve tüm insanların sulh ve refah içinde yaşamasını sağlamak için evrensel olarak yayınlanmış olan bir eylem çağrısıdır. Birleşmiş Milletler Kalkınma Örgütü tarafından asli ve öncelikli görev olarak belirlenen 2030 Hedeflerine ulaşabilmede şirketlere büyük bir görev düşmektedir. Sadece çevre sorunlarına karşı inovatif ve sürdürülebilir çözümler bulmak bir şirketin toplum nezdinde görünürlüğünü yeteri kadar arttırmayacak ve beklenen etkiyi oluşturmayacaktır. Şirketler bu yüzden kurumsal sosyal sorumluluk projeleri ile birlikte sürdürülebilirlik çalışmaları da yürütmelilerdir.

Şirketlerin herhangi bir toplumsal sorumluluklarının olmadığı görüşü her geçen gün geçerliliğini yitirmiştir. Ortak değer yaratma yaklaşımı ile firmalar toplumu ilgilendiren sorunların çözümü için ilave kaynak ayırmak zorunda değillerdir. Kurumsal sosyal sorumluluk projeleri kar etmek için yapılmamalıdır. Ancak gerek marka değerini gerek tüketim arzını arttırmak üzere yapılan bir yatırımdır. Bu yüzden her yeni sosyal sorumluluk projesi tıpkı yeni bir iş yaratılıyormuş gibi titizlikle çalışılarak yapılmalı ve kendini idam edebilecek hale getirilmeli hatta kar ettirilmelidir. Yoksa sürdürülebilirliği bir noktada bitecek ve kaynak yoksunluğu nedeni ile istenilen etkiyi yaratamayacaktır. 

Aynı zamanda projelerden beklenen en yüksek çıktının alınabilmesi için ulusal ve uluslararası standartlar doğrultusunda üretim yapılmalıdır. 2030 hedeflerinin göz önünde bulundurulduğu projelerin üretilmesi halinde Birleşmiş Milletler ile ortak projeler üretilebilecektir. Ek olarak uluslararası standartlara uygun proje oluşturulup oluşturulmadığını üçüncü bir kişi olan uluslararası kuruluş tarafından da denetlenmiş olacaktır. Bu sayede raporlama ve veri kalitesindeki eksikler giderilmiş olacak ve olası riskler öngörülerek giderilecektir. Veri kayıtlarını tutma ve raporlama haline getirilerek diğer faydalara ek olarak hem gerçek çözüme ulaşılıp ulaşılmadığı hem de projenin etki alanının ne kadar olduğu öğrenilmiş olacaktır. Aynı zamanda üretilen projelerden beklenen çıktılar alınarak, sürdürülebilirlik raporlarında şeffaf ve dolayısı ile güvenilir bir veri ortaya konmuş olacaktır. Bu sayede hem rakipleri karşısında gerek şeffaf yönetim anlayışı gerek net pozitif anlayışı ile fark yaratabileceklerdir. Özellikle sorumlu yatırım anlayışı ile hareket etme alışkanlığının başlandığı uluslararası arenada kendilerini kanıtlama imkanı bulmuş olacaklardır. Şirketler yalnızca ekonomik sürdürülebilirlik anlayışı içinde oldukları takdirde, gelecekte var olamayacaklardır. Geleceğe katkı yapmak isteyen şirketler bugün sürdürülebilirlik raporlarını önemseyerek gelecekte oluşacak riskler, fırsatlar veya yatırımlar karşısında hazırlıklı durumda olmuş olacaklardır. Dolayısı ile uzun vadeli kurumsal stratejileri yeterince sağlam olmayan şirketler sürdürülebilirlik raporlamasına önem vermemekte ve gerçekten kurumsal sosyal sorumluluk bilinci ile hareket etmemektedir. Bir rekabet stratejisi olarak ortak değer yaratan veya yaratılan değerleri koruyan markalar aslında geleceklerine yatırım yapmaktadırlar.

Sonuç olarak, şirketlerin kurumsal sosyal sorumluluk anlayışı içinde hareket etmeleri yeni dünya ekosisteminde beklenen etkiyi ve talebi yaratmamaktadır. 2030 hedefleri ile kısaca toplumun refah seviyesi arttırılmak üzere küresel bir gündem ve gündeme uygun bir strateji planı oluşturulmuştur. Oluşturulan stratejiler dışında üretilen projeler çağ dışı hareket etmelerine neden olacaktır. Dolayısı ile projeleri yaparken markaları ve toplum arasında kurmak istedikleri bağ oluşmayacak ve hafızalarda kalıcı bir yere ulaşamayacaklardır. Bu noktada 2030 hedeflerini gerçekleştirmek üzere öncülük yapmayı kabul eden şirketler hem gündemden uzak kalmamış olacaklar hem de toplum nezdinde olumlu bir tepki yaratarak her anlamda net pozitif bir anlayış içinde olduklarını kanıtlamış olacaklardır. Uluslararası standartlar sayesinde, doğru verileme ve raporlama yapılarak toplumsal problemler açısından ne kadar olumlu etki yaratarak sürdürülebilir kalkınmaya nasıl destek olduklarını ortaya koymalarına imkan sağlanmış olunur. 2030 hedefleri kapsamında üretilen projeler ile ulusal ve uluslararası çözüm ortakları bulunabileceği gibi aynı zamanda maddi kaynak da bulunmuş olunacaktır. Bu sayede kurumsal sosyal sorumluluk projeleri hem ekonomik hem de sosyal açıdan sürdürülebilir olmaları sağlanmış olacaktır. Yıllar boyu var olacak bir projeye imza atan bir şirket de düzenli olarak toplumda güven tazeleyecek ve duygusal bağ kurabilecektir. Marka imajında kalıcılığın çok önemli olduğu aşikardır. Birçok nedenden 2030 hedeflerine uygun kurumsal sosyal sorumluluk projeleri oluşturulmalı ve bu doğrultuda çözüm ortakları bulunmalıdır.

marka Kurumsal sosyal sorumluluk Değer Yaratan Markalar Sürdürülebilir Çözümler 2030 Hedefleri

İlginizi Çekebilir