Ara
Franchise

FRANCHISE ALANIN DENKLEŞTİRME TALEP HAKKININ HUKUKEN DEĞERLENDİRİLMESİ

Blog Image
Yazar: Barış Kaşka 25 Nisan 2025

Franchise sektörünün önemli konulardan birini “denkleştirme hakkı” oluşturmaktadır. Bu makalede olabildiğince bu talep hakkının dayanağını oluşturan hukuki normları açıkladık ve bu normlardan doğan hakkın nasıl talep edildiği yönünde hukuki bir inceleme yaptık. Bu incelemeyi sizlerle paylaşıyoruz. 

Denkleştirme talep hakkı, TTK 122. Maddesinde “denkleştirme istemi” olarak yer almaktadır. Denkleştirme talebi, franchise alanın kusuru olmaksızın sözleşmesi sona ermesi halinde kendi çabalarıyla kazandırmış olduğu müşterilerden franchise verenin faydalanmaya devam etmesine karşın, franchise verenin hakkaniyet gereği uygun bir maddi bedeli franchise alana ödemesidir. Denkleştirme talebi alacağı veya tazminatı, hukuki dayanağı bulunmasına rağmen nedense franchise dünyasında pek bilinmemektedir. Denkleştirme talebi daha çok acente sözleşmeleri ile gündeme gelmiş olup acente, tek satıcılık veya marka lisans sözleşmeleri ile daha çok ilişkilendirilmiştir. Hâlbuki franchise sözleşmesinin niteliği gereği, franchise alan, franchise verenin kurmuş olduğu satış ve dağıtım sistemine yeni müşteriler kazandırmakla beraber aslında kazanılan bu müşterilerin doğrudan franchise verenin de müşterisi olduğu ortadadır. Böyle bir ilişkinin doğal sonucu da franchise sözleşmesinin ortadan kalkması ile var olan müşterilerin tekrardan franchise verene dönmesidir. Makalemizin konusunu oluşturan denkleştirme talebi dayanağını TTK 122. Maddesinden alırken kanun düzenleyiş biçimi ile franchise sözleşmesinden bahsetmemektedir. Kanun metninde acente, acente sözleşmesinden, tek satıcılıktan ve tekel hakkı veren sürekli sözleşmelerden bahsedilmektedir. Daha önce makalelerimizi takip eden okuyucular, franchise sözleşmesinin halen gerek Türk Borçlar Kanunu’nda gerek ise Türk Ticaret Kanunu’nda düzenlenmediğini ve franchise sözleşmelerinden vuku bulan ihtilafların Yargıtay kararları ışığında çözümlendiğinden bahsettiğimizi hatırlayacaklardır. Aslında ilginç olan franchise satış sisteminin ve sözleşmesel ilişkilerinin acentaya veya kanunda belirtilen diğer sözleşmesel ilişkilere kıyasla denkleştirme bedeline daha uygun olduğudur. 

Örneğin; TTK madde 122’de “Müvekkil acenta’nın bulunduğu yeni müşteriler sayesinde sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonrada önemli menfaatler elde ediyorsa, acenta sözleşme ilişkisinin sona ermesinin sonucu olarak onun tarafından işletmeye kazandırılmış müşterilerle yapılmış veya kısa bir süre içinde yapılacak işler dolayısıyla sözleşme ilişkisi devam etmiş olsaydı elde edeceği ücret isteme hakkını kaybediyorsa ve somut olayın özellik ve şartları değerlendirildiğinde müvekkil, ödenmesi hakkaniyette uygun bir tazminat isteyebilir” demektedir. 

Görüldüğü gibi kanunun tasvir ettiği acenta müvekkil ilişkisi, aslında franchise veren ve franchise alan ilişkisinden daha zayıftır. Çünkü franchise ilişkisinde maddi başarı franchise alanın franchise vereni, ne oranda kopyaladığı ile doğru orantılıdır. Yine daha önceki makalelerimizi takip edenler aslında dünyada, franchise sisteminin öncelikle franchise verenin tartışmasız hizmet verdiği sektörde kanıtlanabilir mali başarıya ve uzun yıllara dayanan tecrübeye dayanmakla ölçüldüğünü bilmektedirler. Hâlbuki ülkemizde altı ay önce kurulan işletmelerin ortada daha somut bir mali başarı dahi olmadan ve hiçbir şekilde vermiş oldukları hizmetin deneyimine sahip olmadan franchise bayilik sistemini kurmaya çalıştıklarına tanık olmaktayız. Uluslararası anlamda bizim nazarımızda bu tür faaliyetler franchise mantığı ve ruhu ile örtüşmemektedir. Bu hususu bir kenara koyduğumuzda aslında franchise sisteminin temelinde bir kazankazan ilkesinin yattığı çok açıktır. Franchise veren, uzun yıllardan beri verdiği hizmeti belirli bir franchise iş modeline dönüştürecek ve bu dönüştürdüğü model üzerinden franchise alana bilgisini, tecrübesini, aktaracak ve güvenilir ve tanınır markasıyla da franchise alanın tekel bölgesinde hızlı bir şekilde var olmasını sağlayacaktır. İşte bu noktada gerçekten de franchise alanın da o güvenilir ve bilinen marka ismi altında franchise verenden elde ettiği bilgi ve tecrübeyi kendi yeteneği, kendi müşteri çevresi ve kendi azmi ile harmanlayarak bir katma değer oluşturacaktır. Franchise alan da sözleşme süresince oluşturduğu maddi menfaat toplamıdır. Ne yazık ki franchise alan işletmeler, yarattıkları maddi menfaatin sözleşme sonunda kendilerine ödenebileceğini bilmediklerinden, yarattıkları bu maddi değeri bir nevi franchise verene bağışlamaktadırlar. O zaman denkleştirme bedelinden ne anlamalıyız sorusu gündeme gelmektedir. Franchise satış kanalı kuran binlerce işletme bulunmaktadır. Bunların birçoğu birbirinden farklı hizmet sektörlerinde faaliyet gösterdiklerinden denkleştirme bedeli ile ilgili ancak genel bir hesaplama biçiminden bahsedebiliriz. Zaten özelliklede TTK 122. Maddesinde hâkim somut olayın özellikle şartların değerlendirileceğinden bahsetmektedir. Ancak yukarıda bahsettiğimiz gibi genel olarak franchise alanın mal veya hizmetin satışı için yaptığı ücretler, işçi ücretleri dâhil, kullandığı krediler ve bununla ilgili yükümlülükler, franchise verene karşı ödemiş olduğu royalty bedelleri, genel olarak kirayı da içeren amortisman giderleri düşülerek net bir kazanç ortaya konmalı ve bu net kazanç üzerinden denkleştirme hesabı yapılmalıdır. Bu hesabın yapılmasında kanun ve yönetmelikler bir kıstas belirlememişlerdir. Ancak yüksek mahkeme kararları incelendiğinde, franchise sözleşmesinin franchise veren tarafından haksız bir şekilde feshedilmesi durumunda franchise verenin bilinen bir marka olması, franchise verenin ilgili işletmeye ne kadar veya ne oranda reklam harcaması yaptığı, franchise alanın diğer şubelere kıyasla satış rakamlarındaki farklılıklar gibi hususların başlıca kriterleri oluşturduğu görülebilir. Denkleştirme talebi ile franchise verene karşı dava açacak olan işletmelerin birkaç hususu da bilmesinde fayda vardır. Bunlardan birinci ve belki de en öncelikli olanı, franchise sözleşmesinin haklı olarak feshedilmiş olması veya kendiliğinden sözleşmenin süresinin tamamlanması ve sözleşmenin sona ermesini müteakip denkleştirme taleplerini bir yıl içerisinde franchise alana karşı yöneltmiş olmalarının gerekliliğidir. Denkleştirme talebi için diğer bir şart ise tekel hakkının franchise alan açısından varlığıdır. Kanun metninde özellikle tekel durumunun olmasını denkleştirme talebi açısından bir zaruret unsuru olarak saymıştır. Ancak franchise sözleşmelerinde farklı bir durum söz konusudur. Muhtelemen sayın okuyucu, master franchise ile tekeli karıştırabilecektir. Kanun maddesinde bahsedilen tekel; master franchise olarak geçen tekel coğrafi genişliği ile ilgili değildir. Tekel hakkı; bir ilçe, bir semt, hatta bir mahalle büyüklüğünde olabileceği gibi müşteri kitlesinin yoğunluğuna ve duruma göre bir liman veya tek bir bina dahi olabilir. Makalemizde belirttiğimiz gibi TTK 122’de sınırlı sayıda sözleşme ilişkisinin denkleştirme talebinde sınırlı sayıda bahsetmemektedir. Dolayısıyla hukuki görüşümüze göre franchise sözleşmesine göre tekel bölgesi yahut kaydı belirtilmemiş olsa dahi fiili olarak franchise alanın tekel hakkına sahip olduğunun kabulü gerekmektedir. 

 

franchise bayilik hukuk inceleme işletme talep hak hukuki makale denkleştirme istem kanun

İlginizi Çekebilir