Online Alışverişin Etkileri Lider Markaların Yeni Sürdürülebilirlik Projelerini Doğuruyor

Pandeminin başlamasıyla birlikte Amerika başta olmak üzere dünya genelinde dev bir patlama yaşayan online alışveriş, Mart 2020 ve Şubat 2021 arasındaki senelik dönem içerisinde normalde iki kış sezonunda elde edilen e-ticaret başarısına ulaşılmasını sağlamış bulunuyor. Ancak böylesi bir tüketim ve talep yoğunluğu elbette beraberinde pek çok çevresel sorunu da taşırken, önemli markalar e-ticaretin çevreye etkilerini dengelemek için şimdiden sürdürülebilirlik projeleriyle konuya el atıyor. Online Alışverişlerin Kutu ve Ambalaj Tehdidi Web alışverişinin tüketici için son derece avantajlı görünmesi aslında e-ticaret kanallarına sahip firmaların başarısına başarı katmasını sağlasa da pek çok kişinin göz ardı ettiği çevresel sonuçlar da bu satış rakamlarıyla paralel olarak giderek katlanmakta. Köpük formundaki ürün korumaları, koruyucu plastik ambalajlar, çok katlı kargo poşetleri gibi pek çok atık, markalar tüketicilerini doğru şekilde bilinçlendirse ve yönlendirse de gün geçtikçe sayısı artan tehditler arasında. Alışverişin son aşamasında ekstra plastik ambalaj istenip istenmediğine dair seçim yapma sekmelerinin sunulduğunun pek çok tüketici farkında dahi olmuyorken, Adobe tarafından yapılan bir araştırmanın tüketicilerin yalnızca %30’unun teslimat seçeneklerinde ambalaj istemediğini belirtmesi bu durum için kanıt oluşturuyor. Yine online alışverişle birlikte atıklar oluşturan bir diğer etmen de elbette memnun kalınmayan ürünlerin geri iade süreci. İade için teslimatta kullanılan poşetler yeniden açılıyor, hatta Ulusal Perakende Federasyonu’nun tüm ABD perakende satışlarının %10,6’sında ve online alınan tüm öğelerin %18,1’inde iade edildiğini açıklaması, ambalaj tüketimi konusunda kaygılar yaratan önemli bir örnek oluşturuyor. Markalardan Küçük Yeniliklerle Getirilen Büyük Farklar  Online alışverişin bu gibi perde arkası sorunlarına şimdiden dikkat çeken markalar ise her sene geliştirdikleri sürdürülebilir ve çevreci projelere artık e-ticaretin hayatlarda edindiği yeri göz önünde bulundurarak bu sene farklı bir boyut kazandırmayı amaçlıyor. Konuya ilişkin örnekler arasında UPS, FedEx, Amazon ve ABD Posta Hizmetleri gibi firmaların elektrikli teslimat araçlarına yatırım yapmayı tercih ediyor olması yer alırken, ünlü Amerikan ayakkabı markası Allbirds ise doğal malzemelerin baş rolde olduğu tasarımlarını, en az kendileri kadar doğal şekilde teslim etmek içinse %100 gübrelenebilir malzemelerden üretilen ve ayrıca saksı olarak kullanılabilen kutular geliştiriyor. Cleancult markası ise geleneksel temizlik algısının tamamen zıttı şekilde son derece çevreci bir tutum takınarak yeniden kullanılabilir cam sabunluklar ve sprey şişelerini yeni ambalajları olarak seçiyor. Geride bıraktığımız sene içerisinde milyonlarca dolarlık satış başarısı gösteren Cleancult’ın böyle bir detayla büyük fark yaratabileceğini öngörmek mümkün olurken, aynı zamanda markanın 2019’da piyasadaki yerini almasından bu yana kâr amacı gütmeyen kuruluş carbonfund.org’a yaptığı bağışlar sayesinde ortalama 1.200 metrik ton karbon emisyonunun etkilerini ortadan kaldırabilecek kadar etki sağladığını da biliniyor. HelloFresh isimli Berlin merkezli bir taze meyve, sebze ve yemek markası ise iş modellerinde üçüncü parti kuruluşlarına daha az yer vererek karbon emisyonlarını azalttığını kısa süre önce duyurmasının ardından şimdi de teslimatını elektrikli araçlarla yapacağını müjdeleyen isimler arasındaki yerini alıyor. Lojistik işbirlikçilerini aynı yöntemleri uygulamaya davet eden HelloFresh üretim tesislerinde 2019’daki gelir başına 9,4 gram olan tesis içi karbon emisyonlarını 2020’de 6,5 grama da düşürmeyi başarmış bulunuyor.   Online alışverişin lider isimlerinden Amazon da Prime Day ise tüm müşterilerin haftalık alışverişlerini tek seferde yapması halinde neler sağlanabileceği sorusuna odaklanarak yeni projeler geliştirmeye başladığını duyururken, aynı zaman ambalajlı ürünlerin neden olduğu kutu israfının ne düzeyde olduğunu da araştırmaya devam ediyor. Şirketin açıkladığı planları arasında 2030 yılına kadar tüm sevkiyatların net şekilde %50’sini sıfır karbona ulaştırmanın da bulunduğunu ekleyelim.