Ara
Genel

“Ne Bileyim”den, “Bilim”e

Blog Image
Yazar: Dr. Zeynep LEMBET 01 Nisan 2021

Yeni nesil tüketicinin ve onların özgün iletişim ihtiyaçlarının olduğu pandemi katalizörlü bir yönetim dönemi

Harvard Üniversitesi’nde profesör olan James Culliton, işletme yöneticilerini “Karar verirken belli formüllerin yanında farklı girdileri de bir arada kullanarak çözüm üreten sanatkarlar” olarak yorumlamış ve “girdilerin karıştırıcıları (mixers of ingredients)” ifadesini kullanmıştır.

Yöneticiler, iş süreçleri boyunca karar verirlerken işletme dışı ve içi pek çok faktörden etkilenirler. Dış çevre faktörleri makro (kültür, ekonomi, demografik yapı, hukuk sistemi, doğal felaketler vb.) ve mikro (pazarın yapısı, pazardaki üretim faktörleri sahipleri, aracılar vb.) pek çok farklı bileşeni ve girdiyi bir arada düşünüp ve hatta öngörerek kararlarına ve stratejilerine yön verirler. Ancak ne var ki kurumsal kararlarda, çoğunlukla “iyi, doğru ve gerçek” farklı şeylerdir. İyi bir karar doğru olmayabileceği gibi; doğru bir karar da her zaman gerçekçi olmayabilir.

Teknolojinin olağanüstü bir hızla geliştiği ve gelişirken de tüm toplumsal ilişkileri ve alışkanlıkları da değiştirdiği şimdilerde; sosyal, politik ya da kurumsal aktörlerin dahi çoğu zaman belirleyici olamadığını yaşayarak hep birlikte görüyoruz. 

Hali hazırda; ancak ve sadece uyum göstermeye çalışarak yaşadığımız şu “failsiz” süreçte; işletme sahiplerinin ve karar vericilerin, hangi kararı-hangi parametreleri sabit alarak, etrafındaki değişkenleri de hangi sabite göre şekillendirip- “iyi, doğru ve gerçekçi” olacak biçimiyle, “çözüm üreten sanatkarlar” olabileceklerini ve buna uygun olarak stratejilerini de nasıl ve ne şekilde tasarlayacaklarını aslında bilim bizlere fazlasıyla söylüyor. 

Söylüyor söylemesine elbette… Ancak, maalesef bulunduğumuz coğrafyada, şartlar, geceden sabaha değişebildiği için; şirketler, alabildiğine kısa vadeye, kendi gündelik dertlerine ve gündemine sabitlenip; şirket yönetiminin ve aslında işveren olmanın bir “bayrak yarışı” olduğunu unutarak; “iyi” bir karar verdiğini düşünüp; aslında düz koşuyu tercih ederek “doğru” kararlar vermemiş oluyorlar. 

Çalışan ve müşterilerdeki beklentilerin, ihtiyaç duyduğu ürün, hizmet ve koşulları sürekli bir dönüşüm içinde iken; işverenin (adı üstünde: işi verip yöneten kişi) işveren olması gerekirken; tam da şu içinde bulunduğumuz “kaos” ortamında, arkadan gelen bambaşka bir nesil, yepyeni dünya görüşü olan yöneticiler, bambaşka bir zihin yapısı, bambaşka beklentileri olan bir müşteri kuşağı olduğu gerçeğini kaçırıp; işleri delege etmeyip, hatta üstüne personel azaltıp; günlük ve hatta anlık verdiği “doğru” gibi görünen kararların, belki senelik büyümeyi pozitif etkileyeceğini; ancak uzun vadede kalkınmayı asla sağlamayacağı gerçeği ile artık yüzleşmesi gerekiyor.

Yeniçağın zorunluluğu olan; “dijital dönüşüm” kavramının öznesinin “dijital” değil; “dönüşüm” olduğunun; teknolojinin ise, burada kültürel değişim arzusunun bir aracı olduğu gerçeğini kaçıran işletme yöneticileri ve işverenler, geçmiş tecrübelerinin onlara verdiği sezgisel yönetim biçiminin son derece “kıymetli” olduğu gerçeği tartışmasız olsa dahi; iç ve dış paydaş yönetimlerinde, özellikle dijital dönüşümü uygulama aşamalarında, insanlık tarihi boyunca hiçbir tüketicinin bugünkü kadar seçeneği ve kendini ifade etme imkânı olmadığı gerçeğini maalesef kaçırıyorlar. 

Şirket duvarlarının dışına markalarını taşıyabilmek için; geleneksel yapılar ile “iyi” ve hatta belki “doğru” gibi görünen kararları; şarkıları bile en fazla 10 saniye dinleyip geçen, videoları 2 kat hızlandırarak izleyen, cümle kurmak yerine emoji yollayan yeni bir nesil tüketicinin ve onların özgün iletişim ihtiyaçlarının olduğu, reklam ve pazarlama kavramlarının içeriklerinin bambaşka şekillendiği ve hatta “marka” kavramının dahi alt açılımlarının yeniden tanımlandığı “pandemi katalizörlü” yeni düzen içerisinde, farklılaşmanın yollarını aramak yerine; hala rekabet etmeye enerji harcıyor olmaları, yanlış parametreleri sabit alarak karar verdiklerini hemen olmasa bile, en yakın gelecekte bizlere mutlaka ki gösterecektir. 

Kısaca; arkadan gelen gümbür gümbür iştahlı ve şahane, yepyeni bir yönetici kadrosu gerçeğini kabul edip; “Ne biliimmm (!)” den, “Ben bilirim(!)”’den, “İyi de benim, doğru da benim, gerçek de benim(!)”den uzaklaşıp; lütfen artık “Bilim”e yaklaşalım… Pek çok şey değişmiş olabilir ancak hala iki kere iki dört ediyor…

zeynep lembet