Ara
Genel

İşveren Vekilinin Hukuki Sorumluluğu

28 Temmuz 2021 — Yazar: Süleyman Mert SOYSAL

Mevzuat gereğince bütün işverenlerin gerçek ve tüzel kişi olup olmadığına bakılmaksızın birtakım yükümlülükleri bulunmaktadır. Hem işçiyi hem de işvereni kanun önünde koruyan iş hukuku işverenin yükümlülüklerini de belirler. Ücret ödeme yükümlülüğünden çalışanlara eşit davranma ilkesine kadar birçok sorumluluğu bulunan işverenin vekil sıfatıyla atadığı işveren vekilinin de belirli başlı sorumlulukları, hakları ve yükümlülükleri bulunmaktadır. 

İşveren vekilinin hukuki sorumluluğu incelenirken 4857 sayılı İş Kanunu, 5510 sayılı Kanun ve 6331 sayılı Kanun birlikte incelenmelidir. Öncelikle belirtmek gerekir ki işveren vekilinin sorumluluğunun doğrudan sahip olduğu vekil ile ilgili olduğu; yönetim ve temsile ilişkin yetki ve görevi ile sınırlıdır. Yukarıda belirtilen mevzuat uyarınca, temsil yetkisi kapsamına girmeyen konulardan işveren vekili sorumlu olmayacaktır. Bu itibarla işveren vekilinin, işveren için öngörülen her türlü yükümlülük ve sorumluluğa tabi olduğu düşünülemez.

İş hukuku mevzuatı gereğince işveren vekilinin sorumluluğu cezai yaptırıma bağlanmış yükümlülüklerin yerine getirilmemesi halinde ortaya çıkmaktadır. Aykırı davranış halinde doğrudan işveren vekilleri hakkında idari para cezaları öngörülmüştür. Ancak yasaya aykırılığı oluşturan eylemin, işveren vekilinin sorumluluk sahasında olması ve bu eylemin gerçekleşmesinde kusurunun bulunması gerekmektedir. Buna göre İş Kanunu uyarınca, işyeri bildirme yükümlülüğüne, eşit davranma ilkesi ile geçici iş ilişkisine ilişkin yükümlülüklere, çalışma koşullarının gösterir yazılı belgeyi işçiye verme, çalışma belgesi düzenleme, toplu işçi çıkarma, engelli işçi çalıştırma ücret ödeme, yıllık ücretli izin gibi hükümlere aykırı davranan işveren vekili, işveren gibi sorumlu olmaktadır. Bu sorumluluk ise para cezasıdır.

İşveren vekilini sosyal güvenlik açısından ele aldığımızda ise işverenin en önemli yükümlülüklerinden biri olan prim ödeme yükümlülüğü karşımıza çıkmaktadır. Bu kapsamda, 5510 sayılı Kanun, prim ödemeleri bakımından işverenin sorumlu olması ile yetinmemiş, primlerin tahsilini güvence altına alabilmek için işveren vekili konumunda olan kişilerin de işverenle birlikte sorumlu olmalarının öngörmüştür. Ayrıca, 5510 sayılı Kanun’un 21. maddesinde, işçi sağlığı ve iş güvenliği tedbirlerinin alınmaması sebebiyle oluşan iş kazalarında veya meslek hastalıklarında, işçiye ödenen tedavi yardımları ile bağlanan gelirlerin ilk peşin sermaye değeri toplamını sigortalı veya hak sahiplerinin işverenden isteyebilecekleri tutarlarla sınırlı olmak üzere kusura göre işverene rücu edebileceği düzenlenmiştir. Böylece, sigortalı işçinin iş kazasına veya meslek hastalığına uğramasına işveren vekilinin kusurlu davranışıyla sebebiyet vermesi durumunda, SGK işveren vekiline de doğrudan başvurabilecektir.

İş Kanunu ve bu kanun doğrultusunda çıkarılan iş güvenliği ve işçi sağlığına ilişkin tüzük ve yönetmelikler işveren gibi işveren vekilini de bağladığını görmekteyiz. Zira 6331 sayılı Kanun uyarınca, söz konusu kanunun işveren vekilleri hakkında da uygulanacağı, işveren adına hareket eden, işin ve işyerinin yönetiminde görev alan işveren vekillerinin bu kanunun uygulanması bakımından işveren sayılacağı ve yine işbu kanunda iş sağlığı ve güvenliğine ilişkin yükümlülükleri yerine getirmeyen işveren hakkında idari para cezası uygulanacağı hususlarına yer verilmiştir.

Ancak belirtmek gerekir ki, işveren vekilinin sorumluluğunun doğabilmesi için görev aldığı iş, işyeri ve işletmenin yönetimini yürütebilecek, duruma göre teknik, hukuki veya idari alanda gerekli ehliyet ve bilgiye sahip olması zorunludur. Yalnızca teknik ve hukuki bilgiye sahip olmak yeterli olmayabilir. Ayrıca bunları uygulayabilmek veya uygulatabilmek için hukuki otoriteye sahip olmak ve görevin gerektirdiği yetkilerle donatılmış olmak da gerekmektedir. İşveren vekilinin görevlendirilmediği tüm konularda işverenin cezai veya idari yaptırımlara ilişkin sorumluluğu devam etmektedir. Keza bir işveren vekilinin görevlendirildiği hususlarda da işverenin sorumluluğu kendiliğinden ortadan kalkmış değildir.

İşyerinde işveren ait yetkilerle donatılmış olmak işveren vekilinin doğal olarak işyerinde işçi sağlığı ve güvenliğine ilişkin önlem alma ve aldırma görevini de üzerine almış olmasını gerektirir. Bu görevini yerine getirmemesi durumunda, meydana gelebilecek kazalardan ve meslek hastalıklarından dolayı cezai bakımdan sorumlu olacaktır. Çalışma yaşamında iş sağlığı ve güvenliği alanında ortaya çıkan en önemli sorumluluklardan biri cezai sorumluluktur. İş yerlerinde iş sağlığı ve güvenliğine ilişkin önlemleri almamaktan kaynaklanan cezai sorumluluğun kimin üzerinde olduğu saptanırken, olay ayrıca adli bir soruşturmaya da konu olabilmektedir. Zira maddi eylemi gerçekleştiren kişi ile hukuken sorumlu kişi farklı olabilmektedir. Günümüzde işverenlerin çoğunun tüzel kişi olduğu ve ceza sorumluluğunun kişiselliği ilkesi karşısında işveren vekilleri şüpheli veya sanık statüsünde yargılanmaktadır. İşveren gerçek kişi olsa bile, işletmesel gerekler nedeniyle, kendi yetki ve sorumluluklarının birçoğunu işveren vekillerine devretmek zorunda olduğu için, iş kazasının meydana gelmesi halinde işveren vekillerinin cezai sorumlulukları doğabilmektedir. Adaletli bir tespit yapılabilmesi için işveren vekillerinin görev tanımları, yetki ve sorumluluk sınırlarının açık bir şekilde ortaya konulması gerekmektedir. Sorumluların ve kusurun belirlenmesinde işyeri çalışma talimatları, işyeri organizasyon şeması hatta görev konusunda açıklık bulunan iş sözleşmelerinin incelenmesi gerekmektedir.

Yargıtay’a göre ise kanun, tüzel kişiyi değil tüzel kişinin organını oluşturan gerçek kişileri ve /veya işveren vekillerini ceza yaptırımının muhatabı olarak kabul etmektedir. Sorumluluğun belirlenmesinde, işçi sağlığı ve iş güvenliği kurallarına ne derece uyulduğu dikkate alınmalı ve sorumluluk somut olarak hangi tedbirlerin alınıp alınmadığı, denetimin yapılıp yapılmadığı bu yönde olumlu veya olumsuz hangi eylemlerin söz konusu bulunduğu açıkça ortaya konularak sonuca gidilmelidir. Özellikle şirketlerin kadro ve iş hacmi ile işletmenin büyüklüğüne göre emir ve talimat yetkisinin kimde bulunduğu, iş yerinde teknik eleman veya sorumlu bulunup bulunmadığı dikkate alınmalıdır.

İşveren vekilinin aynen işveren gibi sorumlu olası özellikle cezai hükümler yönünden sonuç doğurmaktadır. Cezaların kişiselliği ilkesi gereğince, işveren de işveren vekili de kendi suç oluşturan eylemlerinden sorumlu olacaktır. Tüzel kişiler hakkında ceza yaptırımı uygulanmaz. İşveren vekilinin eylemlerinden tüzel kişi işveren değil, işveren vekili sorumlu olacaktır.

Yaptırımlar:

  İdari para cezaları: Bireysel iş hukuku mevzuatındaki işin durmadı, işyerinin kapatılması, işçilerin çalışmaktan alıkonulması şeklindeki idari yaptırımlar para cezası yaptırımına çevrilmiştir. İşveren vekili sadece idari para cezalarının muhatabıdır.  İş ve işçi bulmaya aracılık kurallarına aykırılık dışındaki İş Knaunu2ndan doğan tüm para cezaları işveren veya işveren vekiline uygulanacaktır. İşveren ekilinin sorumluluğu işveren adına yönetim hakkına sahip bulunduğu görev ve yetki alanına giren konularla sınırlıdır. Örneğin. İş güvenliğinden sorumlu olan işveren vekili ücretlerin ödenmemesinden sorumlu tutulamaz. Ayrıca, seçiminde gerekli özen gösterilmeyen ve işverenin sadece sorumluluktan kurtulmak için görünüşte tayin ettiği işveren vekili sorumlu olmaz.

  Hürriyeti bağlayıcı ve adli para cezaları: İşveren vekilinin suç oluşturan eylemlerinden dolayı Türk Ceza Kanunu’nda gösterilen hürriyeti bağlayıcı ve adli para cezaları uygulama alanı bulabilecektir. İşveren vekilinin görevi nedeniyle cezai sorumluluğunun doğabileceği haller, iş sağlığı ve güvenliği önlemlerinin alınmaması nedeniyle ölüm ve yaralanma ile iş ve çalışma hürriyetinin ihlali suçlarıdır. İşveren vekili gerekli dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılığın sonucu kendi kusur ve davranışı nedeniyle cezalandırılmaktadır.

İlginizi Çekebilir