Ara
Genel

Hayat Doğanın Sunduğu Zenginliklere Karışınca Güzeldir

Blog Image
Yazar: Mustafa BUĞDAY 29 Ekim 2021

Beslenme alışkanlıklarımızın gezegenimizin geleceğini belirlediğini, iklim krizinin başlıca nedenlerinden olan sera gazının, beslenme alışkanlıklarımızla olduğunu söylüyor. Beslenme alışkanlığımızı değiştirmediğimiz sürece etkili bir iklim koruma siyaseti tutturmak mümkün değil bugünün dünyasında. Bugünkü beslenme alışkanlıklarımız tarım alanının neredeyse tamamını gıda üretimine ayırmamızı zorunlu kılıyor. Dünya genelinde yaşanabilir alanların yaklaşık 3/1’inde tarımsal faaliyet yürütülürken, bu durum biyolojik çeşitlilik kaybının %70’ine ve ormanlarımızın yok olmasının da %80’ine neden oluyor maalesef.

Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP)’da yayınladığı bir raporda 2020 verilerine göre sadece bir hamburger üretmek için harcanan su miktarı 2,250 litre. Gıda ve Tarım Örgütü’yse (FAO) 2050’ye kadar küresel et tüketiminde %76 oranında bir artış olacağını söylüyor ve et üretiminin su kaynaklarının tüketilmesi ve kirlenmesinde büyük etkisi olduğunu vurguluyor. Dünya nüfusunun yarısının aç dolaştığı, iyi beslenebilmenin çoğu yerde lüks olduğu bir ortamda gastronomiyi sürdürülebilir kılmaya çalışmak elitist bir yaklaşım olarak görülebilir ama burada konu israfı azaltmak ve doğa anayı yormamak.

2050 yılına geldiğimizde büyük su sıkıntısı ile karşı karşıya kalacağımız kesin. Bu şu anda Somali, Etiyopya gibi ülkelerde gördüğümüz durum demek. Bunların sonuçları çok ağır olacak. Artık her sene Türkiye’de 100 yılda bir görülen afetler yaşıyoruz. Kuraklık her geçen gün artıyor. Eskiden her tarafta yetiştirilebilen ürünlerin artık yetiştirilmesi zorlaşıyor. Bitkilerin de hayvanlar gibi soyları tükenmeye başlıyor. Ayrıca küresel ısınmanın başlıca sebeplerinden biri kabul edilen sera gazının, beslenme alışkanlıklarıyla ilgili olduğu belirtiliyor. Doğaya karışarak toprakta ve su varlıklarında da kimyasal kirliliğe neden olan pestisitlerin (tarımsal üretimde kullanılan toksik etkili kimyasal maddeler) gıda ürünlerine bulaşması olasılığı yüksek boyutlarda gerçekleşiyor. Pestisitler insanlarda kısırlık, üreme sağlığı bozukluları, hormonal sistemde ve sinir sisteminde bozulmalar ve kanser gibi sorunlara yol açıyor.

Dünya genelinde toplanan bal örneklerinin dörtte üçü pestisit kalıntısı içeriyor. Bu sonuç pestisitlerin geniş bir coğrafi alana dağıldıkları anlamına geliyor. Bazı pestisitler toprakta ve sularda, aylar hatta yıllar boyunca zehirli etkisini yitirmeden kalıyor. Pestisite dayalı endüstriyel gıda sistemlerinden uzaklaşmak için tarım politikalarıyla, ticaret sistemleriyle ve ayrıca şirketlerin kamu politikaları üzerindeki etkileriyle mücadele edilmesi gerekiyor. Sınırsız büyümeyi hedeflemedikçe ekolojik hayat çok ekonomik. Uzun dönem hastalıkların tedavi masraflarını ve çevre temizlik masraflarını da işin içine koyarsak ekolojik yaşam sudan ucuz.

Toplum olarak “Çiftçi olmadan yemek, yemek olmadan gelecek yok” kavramını samimi olarak benimsemeliyiz. Toprağımıza, denizimize, dağlarımıza ve hayvanlarımıza saygı gösteren üreticileri desteklemeliyiz. Yemek insanoğlunun yaşamak için mecbur olduğu ama hiçbir zaman benzerliğiyle yetinmediği bir ihtiyaç.

İlginizi Çekebilir

Yayla Agro, MÜSİAD EXPO 2024'te ürünlerini tanıttı

Yayla Agro, MÜSİAD EXPO 2024'te ürünlerini tanıttı

Franchise Market Türkiye — 2024-12-03 10:49:00
Onna Hair, protez saç hakkında merak edilenleri anlattı

Onna Hair, protez saç hakkında merak edilenleri anlattı

Franchise Market Türkiye — 2024-12-03 10:40:00