Ara
Genel

Geçmişin Hayali Geleceğin Vazgeçilmezi

Blog Image
Yazar: Franchise Market Türkiye 26 Kasım 2018
Gündelik hayatımızda nasıl üretildiğini bile düşünmeden kullandığımız ve hayatımızın vazgeçilmezi konumunda bulunan pek çok nesne, çok da uzak olmayan bir geçmişte hayalden öteye geçemezken, bazı nesneler de neredeyse tarih boyunca bizimleydi. Yaratıcılıklarını kullanarak ortaya çıkardıkları icatlarla hayatımızı kolaylaştıran insanlar, bizler için bu hayalleri mümkün kılarken, ne kadar eskiye dayandığını bile net olarak bilemediğimiz icatlar hayatımıza renk katıyor. Bazıları aşık bir genç tarafından, bazıları günlük ritüellerde, bazıları ise harcanan milyonların ardından büyük ekipler tarafından ortaya çıkarılan bu icatlar artık her gün bizimle. Bugün üzerine çok da düşünmeden kullandığımız pekçok önemli nesnenin ortaya çıkış hikayesini, sizler için derledik. Bugün ulaşımda en çok kullandığımız araç, hiç şüphesiz ki otomobiller. Uzakları yakın eden bu aracın icad edilmesine ulaşan süreç 300 yıla yakın bir süre önce başlamış olsa da, ilk örneklere “otomobil” demek bile imkansızdı. “Atsız araba” olarak adlandırılan ilk modeller genel olarak buharla çalışan ve çok kısa mesafeler kat edebilen araçlardı. Bu araçların bazıları ağır askeri materyalleri kısa mesafeler içerisinde hareket ettirmek adına tasarlanmıştı. Bugün kullandığımız modern otomobillerin atası ise, Henry Ford’un 1908 yılında ürettiği Ford T modeliydi. Yalnızca taşımacılığı değil, sanayi üretimini de kökünden değiştiren Ford T aynı zamanda seri üretimin de ilk örneğiydi. Günümüzde neredeyse her evde birden fazla bulunan, iş hayatının ve ekonominin de temelinde konumlanan bilgisayarların icadı da uzun bir serüven olarak karşımıza çıkıyor. Bilgisayarın icadının başlangıcı kabul edilen ilk otomatik hesaplama makinesi fikri 1822’de ortaya çıkmış olsa da, modern bilgisayarların temeli kabul edilen “Z1” 1930’lu yılların sonunda Alman Konrad Zuse tarafından geliştirildi. Yıllar içerisinde bilgisayar teknolojisi hızla gelişse de, 1964 yılına kadar bu bilgisayarlar yalnızca askeri alanda ve üniversiteler gibi belirli başlı yerlerde kullanılmaktaydı. 1964 yılında New York Dünya Fuarı’nda tanıtılan Programma 101, ilk masaüstü bilgisayar olarak tarihe geçti. Çok değil, bundan 30-40 yıl öncesine kadar cep telefonları bile pek çok insanın hayal gücünün ötesindeydi. Bir anda piyasaya girerek hayatımızı değiştiren cep telefonlarının, yerini neredeyse tamamen akıllı telefonlara bırakması da çok uzun sürmedi. Akıllı telefon teknolojisi ile pek çoklarımız 2000’li yıllarda tanışmış olsak da, ilk akıllı telefon aslında 1994 yılında piyasaya çıkmıştı. IBM’in 1994 yılında “Simon” adıyla piyasaya sürdüğü ilk akıllı telefon dokunmatik bir ekrana sahip olmanın yanı sıra e-posta gönderme-alma, faks gönderme-alma gibi zamanının ötesinde pek çok özelliği bünyesinde barındırıyordu. Simon ile başlayan bu serüven, bugün her birimizin cebinde ilk bilgisayarların binlerce katı güce sahip akıllı telefonlar taşımasına kadar uzadı ve bugün bile gelişimini sürdürüyor. Bugün yokluğunu bile hayal edemediğimiz elektrik, birkaç yüzyıl öncesinde henüz icat edilmemişti. İlk olarak milattan 600 yıl kadar önce statik elektriğin varlığı Antik Yunanlar tarafından keşfedilmiş olsa da elektrik üzerine ciddi bir çalışma gerçekleştirilmemiş ve insanların kullanabileceği seviyeye getirilmemişti. İngiliz bilim adamı William Gilbert, 16. yüzyılın sonlarında elektrik üzerine ciddi çalışmalar gerçekleştiren ilk insan olarak tarihe geçti. “Elektrik” terimini de ilk kez kullanan kişilerden biri olan Gilbert, statik elektrik ve manyetizma arasındaki ilişki üzerine çalışmalar gerçekleştirdi. 1700’lerde Benjamin Franklin elektrik üzerine doğruya en yakın tanıma ulaşsa da, elektriğin icadında dönüm noktası 1800’lerin başında İtalyan mucit Alessandro Volta’nın ilk elektrik pilini icat etmesi ve bu yolla akım üretmesi oldu. 1881 yılında Thomas Edison’un ilk elektrik üretim ve dağıtım merkezini New York’ta kurması, elektrik enerjisinin toplum tarafından erişilebilir olmasında bir dönüm noktası olarak tarihe geçti. Parfümün geçmişi, insanlık tarihi kadar geriye kadar gitmekte. İlk çağlarda dini ritüellerde kullanılan güzel kokular ve insanların bu kokuları bedenlerinde taşıma arzusu, parfümlerin ortaya çıkışına aracı olmuştur. Parfümlere ilişkin en eski kaynaklar, Antik Mısır’a kadar dayanmaktadır. Beden hijyenlerine ve süslerine büyük önem gösterdikleri bilinen Antik Mısırlılar, bitkilerin karışımından elde ettikleri güzel kokulu kremleri bedenlerine sürerek parfüm etkisi yakalamaktaydı. Mısır topraklarından yolculuğuna başlayan parfümler, kısa sürede tüm coğrafyalara yayıldı. Parfüm üzerine ilk bilimsel eser, yine parfümlerin çok yoğun kullanıldığı Antik Yunan’da  Apollonius tarafından yazıldı. İlk milenyum geride kalırken ünlü tıp bilgini İbn-i Sina’nın buharı damıtması parfümlerin uzun süre saklanmasının yolunu açarken, başka bir bilgin olan El-Razi’nin farklı bir deneyi sırasında alkolü damıtması parfüm alanında da çığır açtı. Alkolün Avrupa’da da tanınmasıyla birlikte, eau de toilet (tuvalet suyu) olarak adlandırılan alkollü parfümler hızla yayıldı ve parfüm bugün bildiğimiz formülüne kavuştu.

İlginizi Çekebilir

“Marka Olmak, Hatırlanır Olmaktır.”

“Marka Olmak, Hatırlanır Olmaktır.”

Franchise Market Türkiye — 2025-01-14 17:11:00