Ara
Genel

Fransa'nın Göz Bebeği: Paris

26 Kasım 2018 — Yazar: Franchise Market Türkiye
Bundan önceki senelerde olduğu gibi 2017 senesinin de en çok ziyaret edilen şehirleri listesinde Fransa’nın başkenti Paris kendisine yer buldu. Romantizmin vatanı, bu yıl dünyanın farklı yerlerinden tam tamına 16 milyon ziyaretçiyi ağırladı. Eğer siz de bu geniş turist topluluğunun bir parçası olmak istiyor ve Paris’e gitmeyi hedefliyorsanız seyahatiniz boyunca ziyaret etmenizin elzem olduğu kült mekânlar, tatmanız gereken klasikleşmiş lezzetler olduğunu unutmamalısınız. Gezimanya olarak sizler için Paris’in olmazsa olmazlarını derledik.

PARİS’TE GÖRMEDEN DÖNMEMENİZ GEREKEN 10 YER

20 arrondissement yani bölgeden oluşan salyangoz formundaki Paris haritasını önünüze açtınız, şehrin tarih, kültür, mimari ve romantizm şehri olduğunu da biliyor ancak nereden başlayacağınızı ve nereye gideceğinizi tam kestiremiyorsanız sizin için derlediğimiz yerlere bir göz atmanızı tavsiye ederiz. Aşağıdaki mekânları görmeden Paris’ten dönmemenizi de şiddetle tavsiye ederiz.
  • Louvre Müzesi (Musée du Louvre)

Eğer bir Paris gezisi planlıyorsanız, bugün dünyanın en çok ziyaretçi ağırlayan müzesi olan Louvre’u mutlaka ziyaret etmelisiniz. Fakat uyarmakta fayda var, Müze’yi bir günde gezmeniz mümkün değil çünkü Louvre’da 550.000’den fazla eser 73.000 m2’lik bir alanda sergileniyor. Müzenin kapladığı toplam alan ise tam tamına 360.000 m2. Bu sebeple zamanınız kısıtlıysa önceliği ilginizi çeken bir galeriye vermenizi öneririz. Vakti zamanında saray görevi görmüş olan Louvre Müzesi sekiz asırdır Fransız tarihinin vazgeçilmez bir aktörü konumunda bulunuyor. 1793 senesinde müzeye dönüştürülen ve dünyanın seçkin sanatçılarının eserlerine ev sahipliği yapmakta olan Musée du Louvre’da 203 cm yüksekliğindeki Venus de Milo heykelini, MÖ 3. yüzyıldan kaldığı düşünülen ve Yunan Tanrısı Nike’yi simgeleyen Kanatlı Zafer heykelini ve elbette Leonardo da Vinci’nin ünlü Mona Lisa tablosunu görmelisiniz.
  • Eyfel Kulesi (Tour Eiffel)

Eyfel Kulesi’nden nefret eden ünlü Fransız yazar Guy de Maupassant yemek yemeye sık sık Kule’nin birinci katına gelmektedir. Bir gün bir gazeteci bu nefretine rağmen niçin burada yemek yediğini sorar. Maupassant şöyle cevap verir: “Çünkü burası Eiffel’i görmediğim tek yer!” İnşası 2887 senesinde başlayan Eyfel Kulesi’ni, Maupassant görmeye katlanamasa da, Paris’e kadar gelmişken görmeden dönmek olmaz. İçerisinde barı ve restoranı da bulunan Kule’nin en üst katı olan üçüncü katına çıktığınızda şehrin tüm güzelliğiyle ayaklarınızın altına serilmiş olduğunu göreceksiniz. İnmeden önce Kule’nin içinde bulunan hediyelik eşya dükkânında bulunan orijinal eşyalara da göz atmayı unutmayın. 1.665 basamağı ve asansörü bulunan Kule’yi kalabalıktan bir nebze de olsa kaçınmak için sabah erken saatlerde ziyaret etmelisiniz. Yapımı 170 sene süren ve 1345 senesinde tamamlanan dünyanın belki de en ihtişamlı ve ünlü gotik mimari eseri Cathédrale Notre Dame de Paris yani Notre Dame Katedrali’dir. 69 metre uzunluğunda olan ve iki de kulesi bulunan yapının kuzey kulesine çıkabilir ve Paris’e yukarıdan bakmanın keyfini sürebilirsiniz. Diğer kulede ise 13 ton ağırlığındaki Emanuelle Çanı bulunmakta. Girişin ücretsiz olduğu Katedral’de mum yakmak için bağışta bulunabilir, içeride bulunan otomatlardan Katedral kabartmalı hatıra paralarından alabilirsiniz. Uzun kuyruklardan kaçınmak için hafta içi erken saatlerde ziyaret etmenizi öneririz ancak kuyrukta beklesiniz dahi endişe etmenize gerek yok zira yapının heykellerle kaplı dış yüzü de estetik duygunuzu fazlasıyla tatmin edecektir.
  • Sacré Coeur Bazilikası

Pek çok ressamın resminizi çizmek için yarıştığı Montmartre Tepesi’nde yer alan Sacré Coeur Bazilikası 1914 senesinde açılmış bembeyaz bir Roma Katolik bazilikasıdır. Tasarımını Paul Abadie’nin yaptığı Bazilika’da Muhteşem İsa mozaiği, Kriptanın Tonozları, bronz kapılar, kubbe, atlı heykeller, İsa heykeli ve 19 ton ağırlığındaki dünyanın en ağır çanlarından biri olan Çan Kulesi bulunuyor. Stil itibariyle, Orta Çağ eseri olan Notre Dame Katedrali’nin aksine Ayasofya ve Venedik’te bulunan San Marco Bazilikası ile benzerlik gösteren Bazilika’yı ziyaret ettikten sonra Paris manzarası eşliğinde krep yemeyi ve el işi ürünler satan butiklere uğramayı ihmal etmeyin.
  • Zafer Takı (Arc du Triomphe)

1806 senesinde Napolyon’un isteği üzerine yapımına başlanan Zafer Takı, 1836'da tamamlandığında Fransa Kralı Louis-Philippe tarafından açılarak devrim ve imparatorluk ordularına ithaf edildi. Charles de Gaulle Meydanı’nda bulunan anıta Paris’in hemen her yerine olduğu gibi metroyla (1,2 ve 6. hatlarla RER A) kolayca ulaşabilir ve 12 euro ücret karşılığında ziyaret edebilirsiniz.
  • Luxembourg Bahçesi

Fransa’nın en büyük ikinci parkı konumundaki bu yeşil park, özellikle öğle yemeklerini yemek ve kitap okumak isteyen Parisliler tarafından sıklıkla ziyaret ediliyor. Günümüzde Fransız senatosunu ağırlayan Luxembourg Sarayı da bahçenin hemen köşesinde bulunmaktadır. 17. yüzyılda Kraliçe Marie de Medicis için yaptırılmış olan Lüksemburg Bahçesi’ne ulaşmak için Odéon veya Luxembourg durağında inebilirsiniz.
  • Concorde Meydanı

Paris’in en büyük meydanı olan Concorde Meydanı 84.000 m2’lik bir alana yayılmıştır. İkinci Dünya Savaşı sırasında pek çok tarihsel olaya tanıklık ettiği gibi Fransız Devrimi’yle beraber de ünlü tarihi figürlerin idamı bu meydanda gerçekleşmiştir. Tuileries Bahçeleri ile Şanzelize Caddesi arasında bulunan meydana, tarihte yaşanmış olayların hatıralardan silinmemesi için 1836 yılında Luksor Tapınağı’ndan getirilen 23 metre uzunluğundaki Dikilitaş konulmuştur.
  • Versay Sarayı (Château de Versailles)

Dünyaca ünlü Versay Sarayı’na gitmek için birazcık zorluğa katlanmak gerekiyor zira Saray, şehrin içinde değil banliyösü olan Versailles’da bulunuyor. Yapımına 1661 senesinde başlanmış olan Versay Sarayı, “ihtişam nedir?” sorusuna cevap olarak gösterebileceğiniz 800 hektar üzerine yayılmış muhteşem bir yapı. XIII. Louis’den XVI. Louis’ye kadar pek çok kral görmüş olan Saray’ın 2.300 odası bulunuyor. Saray’a RER C treniyle ulaşabilirsiniz. Bu arada parkların ücretsiz olduğunu ancak Saray’a girmek için bilet almak gerektiğini de hatırlatalım.
  • Père Lachaise Mezarlığı

Paris’in pek de kıymeti bilinmeyen 20. bölgesinde bulunan ve yerli yabancı pek çok ünlünün mezarının bulunduğu Père Lachaise aslında sıradan bir kabristanın çok daha ötesinde. Gambetta Meydanı’na ulaştığınızda hemen göreceğiniz mezarlıkta, Oscar Wilde, Edith Piaf, Jim Morisson, Molière, Chopin, Balzac gibi isimlerin mezarlarının yanı sıra Türkiye’den Ahmet Kaya ve Yılmaz Güney’in de mezarları bulunuyor. Girişin ücretsiz olduğu mezarlığa giderken yanınıza harita almanızda fayda var.
  • Disneyland Paris

Sürekli tarihî ve mimarî yerleri gezmekle de olmaz, Disneyland içinizdeki çocuğu özgür bırakacağınız muhteşem bir destinasyon. Eğer imkânınız olursa, Walt Disney Stüdyoları ve Disneyland olmak üzere iki ayrı parktan oluşan bu dev oyuncaklar ve mağazalar diyarını mutlaka ziyaret edin. Dönemsel olarak hava karardığında gerçekleştirilen ışık gösterileriyle kendinizi başka bir âlemde gibi hissedebilir ve Paris anılarınıza unutulmaz bir hatıra ekleyebilirsiniz. RER A treniyle parka kolayca ulaşabilirsiniz ancak parka gitmek için almanız gereken biletin günlük metro biletinden farklı bir bilet olduğunu unutmayın, aksi takdirde görevlilere para cezası ödemek zorunda kalmanız işten bile değil.   Elbette Paris’te gezilecek yerler bu on maddeden ibaret değil. Seine Nehri üzerindeki en eski köprü olan Pont Neuf (Yeni Köprü), elit ve kalabalık Marais mahallesi, şehrin güneyinde bulunan tarihî yer altı mezarları Catacombes, ünlü mağazaların bulunduğu Champs-Elysées (Şanzelize), dünyaca meşhur Musée d’Orsay, neoklasik mimarinin en erken örneklerinden olan Panthéon da zaman yaratıp kesinlikle ziyaret etmeniz gereken diğer noktalar.

PARİS’TE NE YENİR?

Hazır gastronominin başkentindeyken yemeye içmeye değinmeden olmaz. Peynirin ve şarabın hüküm sürdüğü bu topraklarda fine dining anlayışına uygun yüzlerce restoran olduğu gibi bir o kadar da uygun fiyatlı ve kaliteli restoran bulmak mümkün. Özellikle soğan çorbası, coq au vin (şarapta pişmiş horoz), kaz ciğeri, kurbağa bacağı ve salyangoz ilk başta kulağa garip gelse de bir şansı hak eden Fransız lezzetleri. Tatlı olaraksa çıtır çıtır yanık üst katmanıyla iştahınızı açacak crème brulée ve artık Türkiye’de de bilinen makaronları deneyebilirsiniz. Kahvaltıdaysa herhangi bir pastaneden alacağınız croissant (kruvasan) veya pain au chocolat’yı gerçek bir Parisli gibi espresso eşliğinde tüketebilirsiniz. Sokak lezzetlerindense krep ve onun daha kalını olan gauffre’u tatmadan dönmemenizi öneririz.

PARİS’TE NEREDE KALINIR?

20 farklı bölgeye ayrılmış olan şehirde konaklama açısından pek çok seçenek bulunuyor. Uçsuz bucaksız diyebileceğimiz fiyat yelpazesinin içinden kendinize en uygun olanı seçerken bölgelerin turistik yerlere yakınlığını da göz önünde bulundurmanızda fayda var. Bu anlamda; Champs-Elysées, St. Germain, Opéra, Montparnasse ve Bastille bölgelerini tercih edebilirsiniz. Şehrin merkezde toplandığını göz önüne aldığımızda, özellikle 1’den 12’ye kadar olan bölgelerin konaklama açısından daha uygun olduğu söylenebilir.

İlginizi Çekebilir