Genel Müdür Uğur Talayhan, “Restoranlarımız, 100’den fazla ağaç çeşidine sahip 65 dönüm bahçemiz, rüya kenti seyre dalabileceğiniz terasımız, yeşillikler arasındaki 120 yıllık dağ evimiz ve muazzam havuzlarımızla bir şehir otelinden daha fazlasıyız” şeklinde konuştu.
17 yaşında mutfağa adım atarak girdiğiniz sektörde, bugün Swissôtel The Bosphorus Genel Müdürü olarak karşımızdasınız. Bu deneyim yolculuğunuzdan bizlere biraz bahseder misiniz?

Aslına bakarsanız, ilk mutfağa girişim ortaokul çağında oldu. Yaz aylarımı birbirinden farklı mutfaklarda çalışarak değerlendirdim. Hazırladığım tabakların insanları mutlu ettiğini gördükçe mutfağa gönlümü kaptırmaya başladım. Daha o zamanlardan fark etmiştim, yapmak istediğim işin hizmet sektörü olduğunu. Çünkü insanları mutlu etmek ve onlara unutulamayacak anılar kazandırmak beni de mutlu ediyordu. Yiyecek-içecek sektörünü diğer tüm sektörlerden ayıran en önemli özellik, işletmede bir değişim yaratabilmek için bulunduğunuz kademenin değil, çalışkanlık, fedakârlık ve tutkuyu ön planda tutan bir iş disiplininizin olması. Bunun gibi bir sektörde başarılı olmak istiyorsanız, her zaman dinamik olup azla yetinmemeniz ve durmadan yeni yollar arayışında olmanız lazım.
Çok şanslıyım ki, durmak nedir bilmeden çalışarak, hedefleri en üst düzeyde tutmam, bana kariyerimde, şimdiye kadar edindiğim de kullanabileceğim yeni kapılar açtı. Bu yeni kapılar beni ilk olarak, Londra’ya yönlendirdi, orada önce mutfak şefi sonrasında da yiyecek ve içecek müdürü oldum. Londra maceramdan sonra sırasıyla; Portekiz, Dubai ve Çin’de değişik yöneticilik pozisyonlarında çalıştım, ama en nihayetinde kariyerimin başladığı nokta olan İstanbul’uma, tam 21 yıl sonra, 2017’nin Haziran ayında dönüş yaptım. Şu anda ise ortaokulda yaz aylarını mutfaklarda geçiren o çocuğun heyecanı ile Swissôtel The Bosphorus İstanbul Genel Müdürlüğü ve Türkiye&Accor Lüks Markalardan Sorumlu Bölge Başkan Yardımcılığı pozisyonumu devam ettiriyorum.